Dr. Cemşid Bender’in ardında söylenenler.
Abuzer Bali Han
Cemşid Bender Hoca’yı belki de Kürt siyasetçilerin çoğu O’nu iyi anlayamadılar! Cemşid Bender’in ardından söylenenlere birkaç önemli noktada vurgu yaparak konuyu değerlendirmeye çalışacağım. Kürtlerin de her millet gibi aralarında adlandırdıkları ve yeri geldiğinde sözlerine yer verdikleri bir “Hocayê Meşhur’u“ vardır. Bir gün O meşhur Hoca’ya sormuşlar: Hoca, dünyanın merkezi neresidir? diye.
Hoca, biraz düşündükten sonra, sağ ayağının topuğunu yere vurarak: „İşte burasıdır!“ der! Etrafındakiler O’na şaşkın bakışlarla bakmışlar! Hoca’nın yanıtı bakanları ikna etmemş olacak ki, Hoca konuşmasına şöyle devam etmiş:„İnanmıyorsanız, ölçün! İşte bakın burasıdır!“ der.
Dr. Cemşid Bender Hoca da kutsal olan her iki nehir (Dicle, Fırat) arası olan Mezopotamya topraklarını, ilk medeniyetin dünyaya açıldığı yer olarak görmüş ve oraya odaklanmıştı. Adem ile Havva’dan bu yana, Nuh’un tufanından sonra da yaşam orada başlamış! Kökenini Sümer kültüründen alan tek Tanrılı dinlerin dört kitabında da (Zebur, Tevrat, İncil, Kur’an) bu konu böyle vurgulanıyordu! İnsanoğlu bu kutsal topraklarda ilk kez bir arada yaşamaya başlamış, topğraklar işlenerek, buğday ve diğer hububatler ekilerek yaşam sürdürülmüş. Neolotik devrim burda insanlığın hizmetine sunulmuştur. İnsanoğlu Dicle ve Fırat Irmakları arasındaki verimli topraklarda tarım ve hayvancılıkla uğraşmaya başlayarak ilk uygarlığın temellerini burda atmıştır. Arabaya koşulan at başta olmak üzere birçok hayvan evcilleştirilerek insanoğlunun hizmetine sunulmuştur!.. Bu yüzden M.Ö. 5.000 ile 500 yılları arası Dicle, Fırat arası olan Mezopotamya topraklarını dünyanın kültür merkeziydi. Kültür burdan dünyaya yayılıyordu.
Mezopotamya halkı olarak o kadim topraklar üzerinde birçok halklar tarih boyunca birlikte yaşamışlar. Tarihin o kadim halklarından birisi de Kürtlerdi. Cemşid Bender, o halklardan biri olan Kürtlere projektörünü çevirerek incelemiş, dostlarını sevindirmiş, düşmanlarını da kahrederek, onların öldürücü olmayan oklarına hedef olmuştu!..
O’nu sevenlerinden birkaç kişinin düşüncelerini aşağda vererek, Cemşid Bender’in tarihe mal olan kişiliğini hep birlikte bir kez daha anmış olacağız!.. O’nun ruhu şad olsun!..
İlk değerlendirmeyi Kürtçeyi de yavaş yavaş öğrenen ve öğrendiğine tanık olduğum değerli dost, Hocam İsmail Beşikçi’ye bırakıyorum.
Bilim insanı Sayın İsmail Beşikçi Hoca’ya eğer Kürtler tarafından O’na bir gün bir ünvan verilecekse, O’na verilecek olan ünvanı ben şimdiden değerlendirip yazıyorum!
„Ordüryanüs Prof. Dr. İsmail Beşikçi”
Bazı insanlara yaptıkları hizmetlerden dolayı O’na hangi ünvanı verirseniz verin az gelir! İsmail Beşikçi de Kürtler açısında böylesi bir kişiliğe sahiptir. Yukardaki yazılı not, belki de Sayın Beşikçi için söylenen ve yazılan ilk ünvandır! O, bunu Kürtler açısında çoktan hak etmiş! Erzurum Üniversitesi’nde öğretim üyesi iken Beşikçi, işten atılmış, tüm ömrünü Kürtler için işsiz ve zindanlarda geçirmiş ve kendisince doğru olanları, bir bilim adamına menfaat beklemeksizin yazmıştır. Kürtler vereceklerse, O’na başka ne gibi bir ünvan verelebilirler?!.
Birkaç sene önce O’nunla Nemrud Dağı’nın zirvesindeki bir otelde gece birlikte konakladığımızda, kulaklarının ne zamandan beri duymadığına dair sorduğum soruya Hoca şu yanıtı vermişti: “Uzun bir mesele! Kısacası bir tutuklanmamda, bana bir bordumda tazyikli su ile bir asker işkence yaparken, bir yanda da bana şu soruyu soruyordu:
„Ulan bak! Ben bir Kürd’üm, askerim! Ben Kürtçülük yapıyor muyum? Sen bir Türk olduğun halde neden Kürtçülük yapıyorsun? derken bir yandan da yumruklarıyla habire çeneme vuruyordu. Tazyikli sıkılan su da oldukça soğuktu! Bana ne kadar vurduğunu bilemiyorum! Çünkü bayılmıştım! Sabah olunca, kendime geldiğimde bodrumun çimentoları üzerindeki soğuk sular içinde kendimi sırılsıklam bulmuştum!.. Kendimi yoklamaya çalıştığımda beynim uyuşmuş, kulaklarım da duymuyordu! O günden bu yana kulaklarımdaki ağır işitme ve rahatsızlıklarım halen devam ediyor!“ diye konuşmasına son vermişti!..
Sayın Dr. İsmail Beşikçi ile Sayın Dr. Cemşid Bender’i yakında tanıdığım iki candan dostlarımdı. Dr. Cemşid Bender, beni İzmir’deki evinde ağırlamak istiyordu. Birkaç defa daveti üzerine sözleştik. Sonra hastalığı araya girince, bu buluşma bir türlü gerçekleşememişti. Bana yazdıkları mektuplarla bu buluşmayı gideriyorduk! Kendisi uzaklarda da olsam birkaç günlüğüne bana misafir olmuştu. Birçok konuyu birlikte değerlendirmiştik! Her nedense dini konulara girememiştik! Belki de tavizsiz solculuğumdan dolayı konuyu açmamıştı!..
Gençlik yıllarımızda, daha doğrusu asimile edildiğimiz 1960’lı, 1970’li yılarda Kürt gençliğinin büyük bir kısmı Saidi Nursi’ye, Şeyh Said Efendi’ye düşman yapılmıştı. Kendisi belki de ailesinin bu dinsel yönünü benimle paylaşmak istememişti! Halbuki ulusal kurtuluş savaşlarında en ağır yük, ulusal dinci kesimlerin omuzlarındadır... Bizi bu güce devrimcilik adına düşman edenler ise egemen devletin ta kendisiydi! Bunu çok geç anladık! Anladığımızda da egemen devlet çoktan dini kesimlerin bir kısmına kancasını atarak, onları kendi saflarına çekmişti!..
Aşağda örnek vereceğim yazıyı yazan Cemşid Bender’in dostu olduğu sandığım kişinin kaleminden çıkan makaleyi biraz düzelterek, içeriğini de olduğu gibi yazıyorum. Yazı yabancı, başka bir dildeki daktilo veya bilgisayar ile yazıldığı için, bir gazetede yayınlanmayacak düzeydeydi. Böylesi uzun bir yazıyı yayına hazırlatmak, bu en az o makalayı yeniden yazmak kadar zor ve uzun bir zaman gerektirir. Bu nedenle gazete yazıyı yayınlamadıysa, bir az da teknik açıdan onlara hak verilmeli! Fakat buna rağmen yazarın tesbiti yerinde olan bir tesbittir.
Dr. Cemşid Bender, çok çalışan ve üretken olan bir insandı. O’nun bu yönünü sevmeyen, o kadar bencil, sözde politikacı Kürtler her yerde vardı. Bir gün Kürt Tarihi Konferansı’nda, ara verildiğinde, o güne kadar hiç karşılaşmadığım bir konuşmacıyı, konuşmasından dolayı tebrik etmiştim. Konuşmacı bana dönerek: “Hiç karşılaşmadığım bir simasınız! Bana kendinizi tanıtır mısınız!“ demişti. Ben de kendimi tanıtırken, konuşmamı keserek: “Senden özür diliyorum!“ demişti. Ben de kendisine dönerek ilk karşılaşıyoruz! Neden özür diliyorsun? demştim. O konuşmasına şöyle devam etmişti: „Ben dergi ve yayınevinin sorumlu müdürü iken, örgüt sorumlusu olan birisi adam (adını söylierek) bana telefon ederek, senin makale ve yapıtlarını yayınlatmamı ikaz etmişti. Ben de O’nun söylediklerini yerine getirdim!“ dedi. Ben kendisine: “Şimdi bu senin söyediklerinin hiç bir değeri yoktur! Çünkü o adam, kocaman bir örgütü çökertenler arasındaydı! Kürt örgütlerinin bir araya gelmemesi için de elinden geleni yapıyor!“ demiştim!..
Bu önemsiz gibi gözüken olay, Kürt örgütlerinin ulusal bir cephede birleşemediklerinin de nedenine ışık tutuyordu. Her yerde ajanların kol gezdiği bir ortamda, doğru ile yanlışı birbirinden ayırmak oldukça zorlaşmıştı!..
Kürtlerde bir örgüte kayıtsız, şartsız uymuyorsan, ister İsmail Beşikçi olsun, ister Cemşid Bender! O örgüt onların en olumlu makalelerini bile yayınlatmazlar! Kitap Standlarında onların en değerli olan yapıtlarını da koyup satmazlar! Ben bu olumsuzluğu tüm siyasi Kürt örgütlerinde görmüş birisiyim. Hatta vereceğin kitaplar bağış olarak versen de, verdiğin kitapları standlarına koyup satmazlar! Bu konuda insanın aklına gelen ilk soru ise, bu örgütlerin neye ve kimlere hizmet ettikleridir!..
Günümüzde Kürt halkı topyekün ayağa kalkmıştır. Artık örgüt farkı olmadan herkes birlikte mücadele veriyor! Günümüzde bu birliğe ters düşecek olan Kürt örgütlerine de elbette Kürt halkının bir diyeceği olacak!..
Kürtlerin aydınlanmasında onlarca yapıtıyla büyük rolü olan İsmail Beşikçi Hoca’nın Cemşid Bender’in Hak’a yürümesinden sonra, İsmail Beşikçi Hoca’nın kamuoyuna sunduğu başsağlığı mesajında ise Kürtçe olarak aynen şu ifadeleri kullanır:
Sersaxî – Dr. Cemşîd Bender çû rehmetê!..
Di jîyana miletên bindest yên ku ziman, kultur û nasnameya wan hatîye înkarkirin û tunekirin de rola roşibîran gelek mezin e. Roşinbîr bi helwêsta xwe, bi nivîsên xwe, bi axaftinên xwe dikin ku dîrok û ziman û nasnameya miletê bindest derkeve rojevê. Dr. Cemşîd Bender bi kitêba xwe “Kürt Tarihi ve Uygarlığı”, di vê rêyê de bi nivîs û konferansan mifayeka gelek mezin gihandîye pêşketina manewî ya kurdan. Ji vî layî ve, wekî mînak, di warê avakirin û berdewamîya Enstîtuya Kurdî ya Stenbolê de roleka wî ya girîng hebûye. Kitêbên wî yên bi navê “Kürt Uygarlığında Alevilik”, “12 İmam ve Alevilik”, “Kürt Mutfak Kültürü ve Kürt Yemekleri”, “Kürt Mitolojisi – I” û “Kürt Mitolojisi – II” gelek balkêş in.
Dr. Cemşîd Bender derbareyê van mijaran de li Ewropayê û Tirkîyeyê li bajarên cur bi cur konferans dane, beşdarîya panelan kirîye. Kitêbên Dr. Cemşîd Benderî, nivîsên wî, dê her dem mîna çavkanîyên hêja her bimînin. Dê gelê kurd her dem Cemşîd Benderî bi rêzdarî bi bîr bîne.
Ez bi rêzdarî kek Cemşîdî bi bîr tînim. Ez bona malbat û heskirîyên wî ku niha di nav xemgînîyeka mezin de ne, sebrê hêvî dikim.
-9 Nîsan 2008-
Dr. İsmail Beşikçi
Diğer bir başsağlığı mesajında ise:
„Yaşam öyküsü, yazın türlerin birisi hatta en ilgincidir; çünkü bir insanın yaşamıdır söz konusu olan. O, insanın yaşamı boyu oluşturduğu serüven, insanlığın serüveninin bir parçasıdır. Bu yönden her yaşam öyküsü aynı zamanda insanlığın öyküsüdür, çağının öyküsüdür; acısıyla tatlısıyla, umutları mutluluğu ve umutsuzluklarıyla; geçmişi ve geleceğiyle! O’nun için derler ya: "Her İnsan Bir Tarihtir!" diye. Sayın Bilge Sosyolog Dr. Mehdi Halıcı, yazarlık sanı ile Dr. Cemşid Bender, seksen yıla yaklaşan bir yaşam içinde elindeki kalemiyle insanlığa, topluma, çevresine ışık, aydınlık, umut dağıtan hümanist bir bilge yazar. O’nun için; bu yaşam öyküsünü okuyan her insan kendinden bir şeyler bulur bu öyküde. Bu öykü, ilginç bir yörenin, saygın bir bilgenin öyküsüdür. O’na saygıyla "Merhaba!" diyoruz.“
-Zeki Büyüktanır-
Üçüncü bir yazıyı Cemşid Bender Hoca’yı tanıyan birisine bırakıyorum. Bu tanımadığım kişi, olumlu bir değerlendirmeyi Kürt siyasetlerinin kendi aydınlarına yaptıkları olumsuz tepkileri Cemşid Bender’e yapılanlara indirgiyerek aydınlattığı için önemli buluyorum. Osman Sabri bu konuda: “Başkalarına hizmet etmeyi kendilerine bir politik araç olarak görenler, onlar kendi halkına hiç bir zaman faydalı olamazlar!“ derdi.
Bender’in fotografı altında bulunan „Dr. Cemşid Bender’in Yaşam Öyküsü“ yazının içeriğini değiştirmeden bazı gözden kaçan gramatik hataları Azad Ronî ile beraber düzelttiğimiz Orhan Zuexpayij’nin değerlendirmesini aynen yayınlıyoruz.