Çebağcur (Cebaxcur -Bingöl) coğrafyasından bir portre

"Yaşam suçlusuyuz doğuştan,

Gece soğuk, bir de gelir mi jandarma,

Atar damarıyla çıldırır kabara,

Ayakaltı, gözaltı, tekme, yumruk

Kelepçe, cop, demir parmaklıklar

Acı bir iz bırakır anılarda!.."

-Dr. Cemşid Bender/1958 Paris-

1

"Kürdler Anadolu'nun en eski halkı; yaşı bilinmiyecek kadar da eskidir!.." Dr.Cemşid Bender

Dr. Cemşid Bender Cebaxcur/Gexi „Kıgı“ kökenli Kürd tarihçisi ve aydınıdır. Yaşamı çok ilginç ve renkli bir o kadar'da hareketlidir. Dr.Cemşid Bender vefat etmeden evvel kendisi hakkında Hüseyin Avni Ulaş’ın portresinde kısaca bahs etmiştim. Dr. Cemşid Bender'de tıpkı Hüseyin Avni Ulaş gibi Şadili aşiretine mensuptur. Yaşamı dönemsel olarak ele aldığımızda büyük değışkenlik görüyoruz. Bu degişkenliklerin yaşadığı ortam, ailesi ve o günkü koşullardaki siyasal, toplumsal konjoktür çevresinde cereyan eden bazı olayların kendisi üzerinde büyük etki yaratmıştır.

Cemşid Bender vefat etmeseydi bu portreyi yazmayacaktım. Çünkü benim bugüne kadar Cebaxcur ve civarında yazdığım tüm portreler hayatta olmayan önemli şahsiyetlerdir. Bu Kürd değerimiz „Çınar ağacımız“ hukukçu kimliği yanında tarihi araştırmalarıyla size bilinmeyen yönlerini anlatmaya çalışacağım. Mücadelesi, Kürd tarihi ve alevi inancıyla ilgili tezlerinede mümkün olduğunca değinmeye çalışacağım. Yaşam öyküsüne geçmeden evvel Cemşid Hoca'nın ailesi, anne ve babası’nın Kurdistan'nın Cebaxcur „Bingöl“ Van hattından başlayarak, Halep, Toroslar ve iç anadolu bölgesinin kadim kentlerinden „Konya“ da birleşen yaşam öykülerini kısaca anlatmaya çalışacağım.

Cemşid Bender'in anne tarafından önce başlayalım. Cemşid Bender, Ermeni Şair Abovian'ın „Her Kürd anasından şair doğar.“ sözüne atfen yazmış olduğu makalesende anne tarafını bakın kısaca şöyle anlatıyor: „Benim çok yaşlı bir teyzem vardı. Adı Menicey'di. İçlerinde anamın da bulunduğu aile topluluğu, Van'ın işgale uğradığı yıllarda, yayan yapıldak Başkale'den yola çıkarak önce Halep'e sonra Adana'ya oradan da Konya'ya gelip yerleşmişler. Menice teyzem ailenin en büyük çocuğuydu. Çok güzel Kürtçe konuşurdu. Türkçe'yi tam öğrenmeden yıllarca sonra öldü. Cemşid Bender, anne tarafından Van/Başkale ilçesinden 1. dünya harbi döneminde Konya'ya göç eden Kürd bir aileden gelemektedir. Cemşid Bender'in yaşamıyla ilgiside olmasa Türkçe bilmeyen bu teyzesinin makalede yaşadığı anekdotu da sizinle paylaşmak istiyorum.

Menice teyzem ölümünden kısa bir süre önce Ankara'da askerlik yapan torununu görmek için Ankara'ya gider. Garaj'da otobüsten inip, bir süre yürüdükten sonra 2. derece olan gözlüğünü düşürür. Önünü göremez. Yere çömelir ve ellerini uzatarak gözlüğünü aramaya başlar. Ararken de doğmaca olarak Kürtçe şiir söyler. Elbetteki söylediği türkülü şiir en çok torunu ve kaybettiği gözlüğü ile ilgilidir. Tesadüfen garajdan çıkmakta olan Doğu yöresinden, Kürtçe bilen bir milletvekili, teyzemi görür ve okuduğu şiirli türküyü bir süre dinledikten sonra gözlüğü bulur ve teyzeme verir. Sonra teyzemi evine davet eder. Ailesiyle tanıştırır ve ertesi gün torunuyla görüştürüp, tekrar Konya'ya yolcu eder.“ der...

Cemşid Bender'in baba tarafı hemşerim olması nedeniyle ailesi ile ilgili önce yazılı kaynaktan bilgileri sunmak istiyorum. Yazılı kaynağın adı „Nur İklimi“ adlı eserdir. Erzurum doğumlu olan Konyalı Hacı Sabri Halıcı „Kürd Sabri“ ismiyle de anılmaktadır. Erzurum’da „Cünan“ aşiretine mensuptu. Birinci cihan ve istiklal savaşına katılmış ve „Gazilik“ ünvanı almıştı. Birinci dünya savaşından sonra çocuklarıyla birlikte Konya'ya yerleşerek ve burada uzun yıllar kalmasından dolayı „Konyalı Sabri“ ismiyle anılmıştır. Şimdi bu yazılı kaynağı biraz açıp, eksik ve yanlışlıkları düzeltmek istiyorum.

Cunanlılar hakkında Kurdweren.com sitesinde Bingöl tarihi adlı yazıda şunlar yazılmaktadır. Cunanlılar Kurmanci konuşurlar. Alevi inancındandırlar. Kığı ilçesi, Çevreli, Elmalı köyleriyle, Karlıova'nın Kaynarpınar ve İlpınar köylerinde otururlar. Cunanlılar Şadilli aşiertinin bir koludur, bilgileri mevcuttur. Cemşid Bender'in babası Erzurum Cunan aşiretine bağlı bilgisini düzeltmek istiyorum. Cunan aşireti günümüzde oturdukları köyler Cebaxcur’un „Bingöl“ Kığı ve Karlıova ilçelerine bağlı köylerde oturmaktadırlar. Cunan’lılar günümüzde coğrafik olarak Cebaxcur sınırları içersinde oturuyorlar.

Cunanlılar hakkında değerli dostum Peri yayınları'nın editörü Ahmed Önal, Cunanlı olması nedeniyle aşiretiyle ilgili şu bilgileri şifahi olarak bana aktardı. Cunan bir aşiret değil, bir mıntıkanın coğrafik adıdır. Cunan mıntıkası Balucan, Uzun Pazar, Tırso, Fisugur, Oncalıx köyleri Kığı ilçesi sınırları içinde ,Qewaxan, Licık, Qayık, Silper köyleri de Karlıova ilçesine bağlıdırlar. Bu köyler Şadili aşiretine mensuptur. Şadilliler buraya gelmeden Cunanlılar burada yaşıyorlardı. Ahmed Önal, bana aktardığı bilgilerde de Cemşid Hoca’yla 4,5 defa bir araya geldiğini, Cemşid Hoca'nın kendisine aktardığı, Alevi kökenli olup, Şadilli aşiretine mensup olduğunu söyler.

Cunan mıntıkası hakkında Hesen Hişyar Serdi, ilk yazılı belgeler Erzurum'un Güney-batısında Cunan mıntıkasında rastlanmış der? Ancak kaynak belirtilmemiştir. Bu aşiretin günümüzde ileri gelen ailesi Balucanlı Ali Efendi'dir. Cebaxcur'lu hemşerilerimin iyi tanıması için Avukat Haydar Ünsal'ın amcası olduğunu hatırlatmak istiyorum. Cemşid Bender'in ailesi bu coğrafyadan çıkıp, Konya’ya gidip yerleşmişler. Cemşid Bender'in aile bireyleri sık sık Erzurum kökenli olduklarına vurgu yapmaktadırlar. Cemşid Bender de babasının aşireti ve köyleri günümüzde Cebaxcur sınırları içinde olduğu için, her ortamda Cebaxcur, Kığılı (Qexili) olduğuna vurgu yapmaktadır. Metropollerde sık sık karşılaştığı hemşerilerine gösterdiği ilgi ve hasretini sürekli anlatırdı.

HEP'in İzmir il örğütünün açılışına katılan hemşerim Yaşar Dayanç'ın Cemşid Bender'in anısına yazmış olduğu bir anekdotu sizinle paylaşmak istiyorum:

«Açılışını yaptığımız gün Cemşid Bender amca yanıma geldi.

„Oğlum sen nerelisin? Kanım sana çok kaynıyor!“ dedi.

Ben de kendisine:

„Bingöl, Kığı'lıyım!“ deyince uzanıp beni öptü ve,

„Sen de benim baba toprağımdansın!“ dedi.

Ben değerli tarihçimizin o güne kadar Kığılı olduğunu bilmiyordum. Tekrar sordu:

„Kığı'nın hangi köylerindensin?“

Ben: „Karerliyim,“ dedim.

O dönem İzmir İl başkanımız olan değerli Hikmet Fidan, bize doğru geldi dedi ki:

„Yine hemşericilik yapıyorsunuz“

Cemşid amca:

„Bırakında biraz da biz yapalım. Hem de Yaşar’ın doğduğu yer, yani Karerlilerde daha Zerdüştlük vardır!“ Cemşid amcayla sohbet etmeye başladık. Bana şunu söyledi:

„Tarihte hiç bir halk Kürdler kadar savaşmadı, katliama, soykırıma maruz kalmadı. Ama bütün bunlara rağmen hiç bir zaman asla başkalarının toprağında gözümüz olmadı. Barışı savunan da hep biz olmuşuz.“ dedi!»

Cemşid Bender Hoca'nın babası Said-i Nursi'nin talebesi, dava ve cezaevi arkadaşıdır. Risale-i Nur eserlerinde de Hacı Sabri Halıcı hakkında bilgiler sunmaktadır. Babası Hacı Sabri, Nurculuk davasından dolayı tutuklanıp, yargılanmıştır. O dönemde Hukuk Fakültesi öğrencisi olan Cemşid Bender'in bu tutuklulukla ilgili yazdığı bir mektuptan dolayı, o da Nurculuk davasından tutuklanıp yargılanıyor. Cemşid Bender işte böyle bir aile, böyle bir siyasi gelenekten süzülerek gelmişti. Hayat mücadelesi Avrupa'ya çıkışıyla beraber Kurdistani bir yöne doğru kayar. Kürd tarihiyle ilgili olsun, ezilen ulusların mücadelesine vermiş olduğu destek önümüzdeki bölümlerde de anlatmaya çalışacağım.

Bu Kürd değerine „Çınar ağacına“ mutlaka sahip çıkmalıyız. Kürd halkına bırakmış olduğu miras, eserleriyle anılacaktır. Tıpkı Said-i Kurd-i, Selhaddin Eyubi gibi Kürd değerlerine günümüzde Kürdlerden fazla İslamcı, tarikat grupları daha fazla sahip çıkıyorlar. Cemşid Bender'in vefatında da İslamcı, tarikatçi kesimlerin, Kürd kesiminden daha fazla sahip çıkıp, daha fazla yazdılar. Cenazesine ilk sahip çıkan da onlardı. Bazı Kürd aydınları yazılarında bu duyarsızlığa, kimsezliğe ve ilgisizliğe sitem dolu tepkiler verdiler. Yakın dönemde hak etmediği halde Kürdlere temiz bir miras bırakmayan, yaşamı boyunca revaçta olan Kürd siyasi hareketine yapmadığını, söylemediğini bırakmayan şahsiyetleri tanıyoruz. Bu şahsiyetler ölmeden evvel kendilerini revaçta olan güce ihale ederek, kıymete binip, öldüklerinde programlar, taziye defterleri, günlerce gazete, televizyonların manşetlerinde inmediler.

Cemşid Hoca’ya bu sahiplenme neden yapılmadı? Bunun nedenlerini siyasetçilerimizin tartışmaları gerekir. Kürd televizyon kanalları ve günlük gazeteleri çok kısa ve sınırlı bilgilerle Cemşid Bender'in yaşamını küçük puntolarla verdiler. Ben şuna inanıyorum ki Cemşid Hoca, 50 yılda olsa yaptıkları ve eserleriyle tarihte yerini alıp, anılacaklardır. Kendisini ihale eden, hak etmediği halde öldüğünde gündemden düşmeyen, tabiri uygunsa Kürd Resmi-İdeolojiosinin sayfalarına geçen bu kişilere şu cevabı vereceğim. Cemşid Bender Hoca, hiç üzülme! Tarih seninledir. Kürdler kendi tarihlerini yazıyorlar. Seni unutmayacaklardır. Tarihimizde yanlış ve taraflı tüm yazılanlar ters-yüz edilip, mahkum olacaklardır. Herkese hak ettiği oranda değer verilmelidir.

2

Yıl 1958. Cemşid Bender, Fransa'da „Osmanlı Devleti Maliye Teşkilatı“ konulu tezini vererek Hukuk doktoru oldu. Fransa’da öğrenciliği sürecinde Fransa devletinin Cezayir'e karşı yürüttüğü işgal savasına karşı mücadele kervanına katıldı. Son derece mülayim, sürekli güleryüzlü, son derece sıcak kanlı ve yumuşak huylu dünya tatlısı bir genç olan Cemsid Bender Fransız silahlarını Cezayir’e taşımakta olan trenin raylarına yattı. Tren hareket etti, ama Cemşid Bender raylara sımsıkı sarılmaya kararlıydı. Tren geldi ve yanı başında durdu. Cemşid Bender bu tavrı ile bütün dünya medyasında büyük bir isim yaptı. Bu tarihi olay Cemşid Bender’i Kürt sorunuyla daha fazla ilgilenmesine yol açtı!..

Kendisine neden böyle bir harekette bulunduğu sorulduğunda, Cemşid Bender „Hukukun ve adaletin ortadan kalktığı, masum insanların yok edildiği bir ortamda gerçek bir hukukçu bundan başkasını yapmaz“ diyordu.[1] Bu davranış bana Alman düşünürü Goethe'nin şu sözünü hatırlattı:

„Eylem adamını yapan ne yetenekleridir, ne de şu ya da bu işteki becerisi. Her şeyin bağlı olduğu şey, kişiliktir!..“ der.

Cemsid Bender'in yaşam öyküsü adı altında yazdığım ilk bölümdeki yazım epey tartışıldı. Cemşid Bender hakkında yakıştırmalar „Frankştayn“ dahi yapıldı. Cemşid Bender'in Kürd Uygarlığı Tarihi ve Alevilik ile ilgili tezleri bulunmaktadır. Kürd tarih yazımcılığı henüz tartışma halinde olduğu için, farklı kesimlerce öne sürülen tezler tartışılmalıdır. Cemşid Bender'in tezleri de bu noktada tartışılmalı, taşlar yerli yerine oturtulmalıdır. Bu yazımda Cemşid Hoca'nın yaşam öyküsüne girmeden Kürd araştırmaları ve tarihi ile ilgili bazı saptamalar yapmak istiyorum.

Kürd tarihi yazımcılığında en çok eleştirilen kişilerin başında Dr. Cemsit Bender gelmektedir. Kürd tarihi ve uygarlığıyla ilgili uc bir örnek olarak adlandırılmaktadır. Bender „Kürd Uygarlık Tarihi“ adlı kitabında Kürtlerin de bir çok halk gibi geçmişi çok eskilere dayandığını kanıtlamak için bazı olgulardan hareket etmiştir. Bu olgulara katılıp, katılmamak elbette tartışılmalıdır. Ama bir gerçek var ki, Cemşid Bender'in en önemli tezi Kürdlerin başka yerlerden bu cografyaya gelmedikleri tezidir. Tam aksine Mezopotamya'nın en eski „otantik“ yerleşik halklardan olduğunu ileri sürüyor. Cemşid Bender'den önceki Kürd tarihcilerinin ortaya koydukları tez, Kürdler M.Ö. 2000 yıllarında Kuzey Avrupa'dan göç edip, bugünkü cografyaya gelip yerleşmişlerdir.

Cemşid Bender'in Kürdlerin bu cografyanın yerleşik halklardan olduğunu, olgularla ileri sürmesi önemli bir tezdir. Bu tez tartışılması gereken bir tez olarak kabul edilebilir. Sadece Kürd tarihinde değil, Kürd dilinde de Kürd araştırmacıları ve yazarlarının bir eksikliğini hatırlatmak istiyorum. Tarih ve dil üzerine ortaya atılan tezleri araştırmacı ve yazarlarımız genelde Batılı ve Rus kaynaklarına çok dayanak gösteriliyor. Halbuki Kürdler yakın Doğu toplumları içersinde bir halk olmalarına rağmen, arastırmacılar bu alana girmeyip, Batı'yi esas olarak referans almaları ayrıca bir talihsizliktir. Tarih yazımcılığı ciddi sorumluluklar isteyen bir iştir. Her türlü kaynak araştırılmalı, okunmalı ki bilimsel bir yönteme de uygun bir davranış olur.

Kürd araştırmacıları doğulu kaynakları esas almamaları bir yöntem eksikliğidir. Batı'nın egemen resmi ideolojilerinde Kürdlerin tarihini ve Kültürel değerlerini bulamayız. Batı'nın özellikle coğrafyamıza 19.yüzyılın başlarında oluşturulmaya çalıştığı bakış açısı Doğu'nun inkarı ve talanına yönelik bir çıkıştır. Kürdler batı kapitalizmi tarafından talan edilen doğu toplumu içinde ayni zamanda mahkum edilmiş bir halktır. Cemşid Bender, diğer tarihçilere nazaran doğuyu daha çok araştıran bir yazardır. Kürd araştırmacıları yazılı kaynak konusunda şanslı değillerdir. Bu coğrafyada egemen devletler Kürdleri mahkum ettikleri için yazılı, yazısız her türlü kültürel değerlerini talan ettiler. Geçmiş tarihlerden günümüze yazılı belgelerin yokluğu ya da sınırlı oluşu işi zorlaştırmaktadır. Bu tesbitlerden sonra, Cemşid Bender'in yaşam öyküsüsüne başlamak istiyorum.

*****CEMŞİD BENDER'İN YAŞAM ÖYKÜSÜ?*****

Dr.Cemşid Bender, Şadilli aşiretine mensup, Cunan mıntıkasından Konya'ya göç eden Haci Sabri Halici'nin en küçük oğludur. Haci Sabri Halıcı ilk bölümde bahsettiğim gibi 1. dünya harbinde Ruslara karşı savaşmış ve gazilik ünvanı almıştı. Cemşid Bender'in iki ağabeyi, iki kız kardeşı vardı. Ağabeylerinden biri Pilot Ömer Halıcı, diğeri bir dönem AP senatörlüğü yapmış olan Fevzi Halıcı’dır. Nermin ve Nevin adında iki kız kardeşi olup, Nevin Halıcı yemek kültürü üzerinde Gazi Üniversitesi’nde doktorasını yapmış bir akademisyendir.

Cemşid Bender, 1927 Konya doğumludur. Soyadlarından anılacağı gibi Konya'da Halı ticaretiyle uğraşan varlıklı bir ailenin çocuğudur. Haci Sabri, ticaret gereği Isparta'ya gidip, gelirken o dönemde (1942) Said-i Kurdi „Bediüzaman“ orada sürgünde olduğundan, O’nunla tanışmışlar. Haci Sabri, o dönemde Nur Risaleleri'ni Konya'ya ilk getirendir. Cemşid Bender, Risale-i Nur’un ilkin kendi evlerinde okutulduğunu söylerdi...

Dindar ve muhafazakar bir ailenin çocuğu olarak büyüyen Cemşid Bender, Konya'da Lise, İstanbul'da Hukuk Fakültesi’ne giderken Nur faaliyetlerini yürütüyor. Said-i Kurd-i Afyon/Emirdağ'da sürgündeyken Cemşid Bender, bir arkadaşını da yanına alıp, ziyaretine gider. Yanında götürdüğü şahıs daha sonra Nurcuların sonradan en saygın olan sahşiyetlerinden Zübeyir Gündüzalp'tir. 1948 yılında Nurculara karşı toplu bir tutuklama davasına girişilir. Cemşid Bender'in babası Haci Sabri Halıcı da tutuklanır. İşte o dönemleri Dr. Cemşid Bender bakın nasıl anlatıyor:

„Babam, üstad ve talebeleriyle Afyon hapishanesine konmuştu. Ben de o zaman İstanbul Hukuk Fakültesi’nde talebeydim. Bunu duyunca, babama: ‚Sen medrese-yi nuriye'ye girdin. Sana orada büyük dereceler verdiler. Sabırı ol. Kendini üzme!’ şeklinde tebrik ettim ve Afyon hapishanesine bir mektup gönderdim.“ İşte bu mektuptan dolayı Cemşid Bender ve bir kaç arkadasıyla İstanbul'dan tutuklanarak Afyon hapishanesine götürülür. Cemşid Bender'in bu tutukluluğu 47 gün sürer. Talebe olması nedeniyle erken serbest bırakılır.[2]

Cemşid Bender, İstanbul Hukuk Fakültesi’nde okurken çok saygın ve iyi yetişmiş bilim adamlarından eğitim alır. Almanya'dan Hitler’den kaçan ünlü Hukuk profesörü Neumark, Crozat gibi hocalarla, Ebulula Mardin, Ali Fuat Başgil, Tarik Zafer Tunaya, Tahir Taner gibi hocalardan derslar alır. Cemşid Bender 1950 yılında Hukuk Fafültesi’ni bitirip, yönünü Avrupa’ya verir. Cemşid Hoca'nın asıl değişim ve dönüşüm süreci, yani Kürd sorunu, tarihi kültürüne ilgi duyması bu döneme takabül ediyor. 1953 yılında Fransa'ya giden Cemşid Bender, Osmanlı Muhasebesi hakkında doktora yapmak için Fransa'nın Shorbon Üniversitesi’nde altı yıl akademik karyerini yaparak doktora ünvanını alır.

Cemşid Bender, Fransa'dan döndükten sonra Konya’ya yerleşir. 1958 yılı sonlarında Avrupa'nın İskandilavya ülkelerinden Norveç'e giderek, bu ülkede kooperatifçilik üzerine de ihtisasını yapar. 1960 yılında ülkeye döndükten sonra 1960 ihtilalinden TCK 159 maddeyi ihlalden tutulanır. 4,5 ay cezaevinde kaldıktan sonra çıkartılan af yasasından yararlanarak tahliye olur. Konya'da avukatlık bürosu açarak, mesleğini icra etmeye çalışır. 1961-1964 yılları arasında Konya Gazeteciler Cemiyeti Baskanlığını yapar.

Cemşid Bender'in yaşam öyküsünün bundan sonraki dönemini de üçüncü ve son bölümde yazmaya şalışacağım.

Cemşid Bender'in Kürd sorunu'na yönelimi, Konya'da avukat olduğu dönem olsun, sonraki dönemlerden ayrıntılı bilgiler sunmaya çalışacağım. Yine Cemşid Hoca'nın ölümü hakkında yazılan bazı makalelerden önemli noktaları okuyucularla paylaşmak istiyorum.

Cebaxcur coğrafyası ve çevresinden yazmaya çalıştığım tarihi, siyasi ve ulusal yönleri olan şahısların portrelerini yazarken mümkün olduğunca tüm yönleriyle ortaya koymaya çalışıyorum. Cemşid Bender'in ölümünden sonra hakkında yazılan yazıları iki kategoriye ayırmak lazımdır. Birinci kategoriye Kürd aydın, siyasi, bilim adamları ve kurumlarını yazdıkları yazılar ve baş sağlığı açıklamalarını görebiliyoruz. İkinci kategoriye de Cemşid Bender'in geçmişteki siyasi, dinsel geleneğinden kaynaklı kesimlerin „Nurcular,Yeni Asyacılar v.s. kesiminin veya ailesinin Nurcular içindeki ağırlığından kaynaklı kesimlerin yazmış olduğu yazılardır. Dikkatimi çeken noktayı sizinle paylaşmak istiyorum.

Kürd kategorisine giren kesim, Cemşid Bender'in yaşamı ve mücadelesini yazarken son dönemlerini ağırlıklı ortaya koymuşlardır. Yani Cemşid Bender'in Nurculuk yaptığı dönem, ailesi ile ilgili bazı detayları yazmaktan sanki sakınmışlardır. Nurcu veya İslami kesime yakın aydın ve yazarların da yazmış oldukları yazılar ve baş sağlıklarında Cemşid Hoca'nın gençlik, öğrencilik ve Nurculuk yaptığı dönemleri ön plana çıkarmışlardır. Cemşid Hoca'nın Avrupa yaşamı, Kürd sorunuyla ilgili eserleri, Kürd tarihi ile ilgili tezlerini yazmayi hiç değinmemişler veya üstün körü değinmişlerdir. Tabiri caizse herkes olayı kendi penceresinden baktığı için eksik ve taraflı yazmıştır. Cemşid Hoca'yı mümkün olduğunca Nurculuk ve Kürtçülük yapttığı dönemleri tüm çıplaklığıyla tanıtmaya çalışıyorum.

3

Tarihin öznesi olmayan Kürdler, kendi tarihlerinin yazımını üstlenmemişlerdir. Türk-İslam sentezinin politikalarının dayattığı red, inkar, yok etmeye yönelik politikaları nedeniyle, son 25 yıllık süreçte ortaya konan Kürd tarihinin her sürecini yeniden algılama çabaları hayati önem arzetmektedir. İşte bu tarihi araştırmacılardan biri de Cemşid Bender'dir. Kürd tarihine karşı, Kürd aydını ve bilim adamının, halkına karşı sorumluluğunu yerine getirmek zorundadır. Cemşid Hoca, bu sorumluluğunu yerine getirerek tarihle ilgili topladığı olgusal malzemeleri dar ululusçu çerçeveden uzaklaştırarak tarihin emrine vermiştir. Kürdler Anadolu’nun eski halkıdır tezi tarihçilerin önüne konulmuş bir manifestodur.

Cemşid Bender, 1992 yılında kurulan İstanbul Kürd Enstitüsü’nün çalışmalarına katıldı. Enstitü'nün kurulmasiyla birlikte Tarih Bölüm'ü Başkanlığına seçildi. Bu görevi süresince 1992-1997 yılları arasında Avrupa başta olmak üzere bir çok ülkede Kürd uygarlığı ve tarihi üzerine 47 konferans verdi. Cemşid Bender, son 30 yılını rejimin yasakladığı yok saydığı, red ettiği Kürd kültür ve tarihini iğneyle kuyu kazar gibi bilimsel ararştırmalar yaptı. Tüm saldırıları göğüsleyerek bu çalışmaları yapan bu bilge insan doğru bildiği yoldan şaşmadı. Cemşid Hoca ayaklar altında ezilen mazlum bir halkın, dünya halkları içinde onurlu yerini alması için bir Kürd olduğu kadar demokrat kimliğinin bir gereği olarak görüyordu. Çünkü demokrat ve hukukçu kimliğinin ilk örneğini Fransada'ki tren eyleminde ortaya koymuştur...

Cemşid Hoca'nın vefatı üzerine yayınlanan baş sağlığı, hastalığı döneminde yaşanan tartışmalarla ilgili Kürd kamuoyundan Kürd bilgesine hak edilmeyen, ilgisizliğe değineceğim. Ama üzülerek ifade edeyim ki Kürd kamuoyonda yaşanan bu tartışmalar, çifte standart politikalar, bir Kürd bilim adamına yakışıksız ve layik olmayan tavırlardır. Cemşid Hoca'nın vefatı bazı gazetecileri koltuğundan bile etti. Kürdler yaşanan tüm bu olumsuzlukları bilmelidir. Kürd değerlerine cesaret edip açıkça değil, gizlice tavır alan kesimlerin tesir edilmesi gerekir. Kürd sorunuyla ilgili her türlü bilimsel ve akademik çalışmaları kendi eksenine almak, bilim dışı bir yöntemdir.

Dr. Cemsid Bender, Fransa'dan sonra,1974'de Norveç'e gider. On dört yıl Norveç'te kalıp, Norveçli bir bayanla evlenip, iki çocuğu da olur. . Norveç yaşamında sadece kooperatifçilik üzerine akademik kariyer yapttığı yazılır. Oysa ki Cemşid Hoca, yaşamının bu bölümünde ağırıklı olarak Kürd uyagarlığı tarihi ve kültürünün yanında o ülkenin „Norveç'in“ tarihi mücadelesi ve toplumsal tarihi olaylarına ilgi duyar. Norveç, 2. dünya harbinde Nazilerin istilasına uğrar. Cemşid Bender, Norveç'te bir ilçenin belediye baskanı olan Petersan'la ilgili çok enteresan vermiş olduğu bir mücadele örneğini aktarmak istiyorum.

Petersan, Norveç'te 2. dünya harbinde küçük bir beldediyenin başkanıdır. Naziler ülkeyi istila edince, bazı belediye başkanlarını görevden almaz, bunlaradan biri de Petersan’dır. Ama Petersan, Almanları ülkesinden atmak için gizli mücadele eder. En büyük yardımcısı da odacısı Ove Sau'dur. Yaşlı Petersan, kendi eliyle koyduğu bombayla içi Alman askeri dolu olan bir otobüsü havaya uçurmuştur. Alman askerleri için gönderilen ilaçları kendi halkına saklayarak dağıtmıştır. Kendi halkını örgütlemek için gizli bir gazete çıkarır. Gazete çok ilkel koşullarda hazırlanıp, kendisi tarafından gizlice dağıtılır. Petersan, evinde gazeteyi basarken yakalanır. Naziler onu belediye binasındaki makam odasına götürüp yargılarlar!..

Alman binbaşı Petersan'nın koltuğuna oturur. Derhal iki dakika içinde ölüme mahkum edilir. Askeri bir manga O’nu kurşuna dizer!.. Odacısı deşifre olmadığı için görevine tekrar devam eder. Makamında kelepçeli olan Petersan ölüm kararını dinler. Oda ölüm sessizliğine bürünür. Odacısı Ove Sau, başkana yaklaşır. 25 yıllık çalışması boyunca büyük bir kahraman olarak tanıdığı ve büyük saygı duyduğu başkanına şu soruyu sorar: „Korkuyor musun?“

Hiç beklemediği bär yanıtı aldı:

„Evet, korkuyorum! Ölümden korkuyorum!..“

Odacısı aldığı yanıttan yıkılmıştı. Bu durumu gören başkan gülümsedi ve şunları söyledi:

„Ben bu girişimlerimi yaparken de ölümden korkuyordum! Ama ölümden korkmak benim bu eylemleri yapmamı engelleyemezdi! Onurlu insan hem ölümden korkar, hem de yapılması gerekeni yapar!..“ der.

Cemşid Bender, Norveç'te kaldığı süreçte bu olay için diyordu ki:

„Bir Kürd olarak Petersan'a çok saygı duydum. O, benim özlemlerimin sembolü olmuştu. Çünkü O, tüm olumsuzluklara rağmen tek başına büyük işler başarmış bir kahramandı! O’nun bu davranışı 30 yıllık zaman diliminde bana önderlik etmişti.“

Cemşid Hoca'nın 30 yıllık bu son yaşam süreci Kürd tarihi, uygarlığı ve kültürüne kendini adadığı dönem olarak hatırlatmak istiyorum. Cemşid Bender, Norveç'te kaldığı dönemlerde Antikçağ Anadolu Tarihi ve bununla ilgili arkelojik veriler üzerinde Avrupa kaynaklarının bilgilerini oluşturan bir arşiv oluşturmuştu. Paris ve Berlin Üniversitesi’nin kütüphanelerinde bu konuyla ilgili doktor ve doçentlik tezlerini topladı. Yaşamının son döneminde İzmir iline yerleşti. Paris'te ünlü arkelog Jeams Mellart'in çalışmalarına bağlantılı olarak kurulmuş olan bir Bilim Komitesi'ne üye seçilir. Vefat etmeden evvel beyninde çıkan ur nedeniyle hastahane ve evde uzun süre yattı. 7 Nisan 2008 de vefat eden bu Kürd bilgesi İzmir, Karşıyaka mezarlığına defin edildi. Cemşid Hoca’nın ölümüyle ilgili verilen mesajlar, hakkında ayrıntılı yorum yapmadan yazılanları olduğu gibi buraya aktarmak istiyorum.

Şöyle ki:

Kadir Konuk, Cemşid Bender üzerine bir makale yazar. Devamlı yazılar yazdığı Özgür Politika Gazetesi'ndeki köşesine gönderir. Gazete yönetimi bu makaleyi yayınlatmaz. A. Kadir Konuk, kızar ve küser. Gazete de zaten dünden razıdır ki A. Kadir Konuk’u köşesinden ede! A. Kadir Konuk, artık gazeteye yazılarını yazmaz olur!..

Kadir Konuk’un makalesinde şu ifadeler yer alır:

„Cemşid Bender 10 gün hastahanede kıvranır. Kimse gidip sormaz. Aliesi ve kızları ilgilenmez! Sonunda vefat eder. DTP (Demokratik Toplum Partisi) resmi olarak cenazeye gitmez, kimse cenazeyle ilgilenmez!.."

Kısaca özet olarak bunları yazarken, Kürd yorumcular da sıradan insanlardı. Cemşid Bender, şakşakçı olsaydı, durumu böyle olur muydu?!. Kim bunu O’na yapabilirdi? O’nun cenazesi de tıpkı diğer partili olanlar gibi muhteşem olurdu. Bazı Kürd yorumcuları da bugün değilse de aradan 50 yıl da geçse O, tarihe geçecek olan insanlardan biridir, diye not düşürmüşlerdi...“

Özgür Politika Gazetesi'nde yayınlanmayan bu makaleyi isteyen www.beybun.com" da okuyabilirler. Makalenin başlığı ise: „Vefasızığın Adı Sevgi Olmuş“tur.

Cemşid Bender'le ilgili çağrıları dikkate almayan ve cenazesine sahip çıkmayan kesimler ise cenaze defn edildikten sonra 08.04.2008 tarihinde küçük puntolarla gazetelerdeki ilanlarla baş sağlığını dilemişlerdi!..

Kürdler'in farklılıkları zenginliktir! Onlara göre „Benim gibi düşünmeyen, benim gibi yazmayan, çizmeyen“ anlayışlara Kürt siyasetlerinin tahammül kültürü oluşmamıştır. Hafızam beni yanıltmıyorsa Ahmet Altan'ın şöyle bir tesbiti vardı: “Bir ülkeye gittiğinizde farklı heykellerin çokluğu dikkatinizi çekerse, o ülkede bilin ki, demokrasi kültürü çok gelişmiştir. Ama bir ülkeye gittiğinizde tek tip bir veya iki kişinin heykeli heryerde dikilmişse, bilin ki o ülkede demokrasi kültürü yoktur!..“ der. Yaşadığım ülke Almanya'da kaldığım her şehirde onlarca heykel vardır. Dikkatimi çeken bu heykeli yapılan kişilerin geçmişte birbirine karşı zıt düşünceleri olan şahıslardır. Örneğin kaldığım şehirde bir alanda Hitler'in belki ilham aldığı Bismark'ın heykeli ile Hitler’e karşı mücadele verip, idam edilen ikiz kız kardeşlerin adına düzenlenen meydan üzerine konulmuştur.

Yine Engels Müzesi’nin modernazisasyonu için müzede çalışanların sayısı ile verilen değeri çok iyi görebiliyorum. Marx, yine Yahudi kökenli bir düşünür olduğu için aynı müzede aynı değer O’na da veriliyor. Halbuki bu iki insan'nın fikir ve düşünceleri mevcut sisteme zıt olan düşüncelerdir. Gelişmiş Batı ülkelerinin çoğunda bu kültür yerleşmiştir. Tabu ve korkularla milyonlarca tek tip heykel yapmakla sistemler sağlamlaşmaz. Cemşid Bender'in yaşam öyküsünü burada son verirken, kendini Kürd tarihi ve uygarlığına adamış olan bu bilim adamını rahmetle anıyorum. Saygılarımı sunuyorum.

Orhan Zuexpayij

____________________

Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK)

Kürt tarihçisi Cemşid Bender’in hayatını kaybetmesi nedeniyle yayınlattığı başsağlığı mesajında Cemşid Bender’in:

„Uzun süredir beyin tümörü teşhisiyle tedavi gören Kürt tarihçi Bender’in bugün yaşamını yitirmesi, Kürt tarihinin günyüzüne çıkmasında önemli çalışmalar yaptığı“ vurgulanarak, belirtilmişti. Ayrıca Bender’in büyük bir kayıp olduğunu bildiren KNK:‘’Bender Hoca, Kürtler içinde ayrı bir yeri bulunuyor. Yıllarca Kürt tarihi için çok önemli çalışmalar yürüttü. Çemşid Bender’in vefatı Kürtler için büyük kayıptır’’ deniliyordu! KNK mesajında Bender’in ailesine ve yakınlarına başsağlığı dileyerek, Kürtlere yapılacak cenaze merasimine kitlesel katılım çağrısında bulunuyordu. Mesaşda: „Gerçek adı Mehdi Halıcı olan Cemşid Bender, 1927 yılında Konya'da doğdu. 1950 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitiren Bender, 1958 yılında Norveç'e giderek kooperatifçilik ihtisası yaptı. Adliyede mübaşirlerin 'çingenelerin avukatı' olarak tanıdığı Bender, 1988 yılında İzmir'e yerleşti. Yazın hayatına kardeşi Feyzi Halıcı ile birlikte İstanbul'da çıkardıkları Çağrı Dergisi ile başlayan Bender, bu tarihten itibaren özellikle Kürt tarihi, dili, kültürü ve mitolojisi ile Alevi kültürü üzerine bir çok kitaba imza attı. Bender, son olarak "Selçukludan Günümüze İz Bırakanlar" adlı kitabını yayınlamıştı.“ deniliyordu.

-ANF NEWS BRÜKSEL-

Kaynaklar:

[1] M. Latif Yıldız’ın Cemsid Bender’in ölümü ile ilgili makalesi.

[2] Nejat Eren’in, Mehdi Halıcı’yı Hakka Uğurlarken, www.SaidNursi.de sitesindeki röportaj.

--------------------------------------- Etem Xemgîn Kimdir?

Araştırmacı-yazar Etem Xemgîn, Malatya ili Akçadağ ilçesine bağlı Harunuşağı köyünde 1947 yılında dünyaya geldi. İlkokulu köyünde, ortaokulu ise Antep'te okuduktan sonra; kan davası yüzünden ailesiyle birlikte İstanbul’a göç etti. Liseyi ve Hukuk Fakültesi'ni İstanbul’da okuyup bitirdi. İstanbul’da bir süre avukatlık yaptıktan sonra, siyasi gelişmeler nedeniyle 1980'de bu kez ailesiyle birlikte Avrupa'ya göç etmek zorunda kaldı. Xemgîn,3 çocuk babasıydı.

38 yıl Avrupa'da sürgünde yaşayan Ethem Xemgîn, son olarak tedavi gördüğü Köln Üniversite Hastanesi'nde, 29 Ekim 2018 tarihinde hayata gözlerini yumdu. Hakka yürüdü.

Kürdistan tarihi ve Alevilik konusunda Etem Xemgîn, Dr. Cemşid Bender, Dr. Nuri Dêrsimi ve Abdullan Öcalan gibi kitapları temel bir referans kaynağıdır. Kürtlük ve Alevilik inkarının artık sürdürülmez hale geldiği bir dönemde devreye konulan Kürdistan Tarihi ve TC'nin, 'Alevilik İslamiyetten geliyor' resmi tezine karşı hâkikatı dile getiren Etem Xemgîn, 'İslamiyet ve Alevilik', 'Mazda inancı ve Alevilik' kitaplarını yazıp karşılık vererek, Kızılbaş Aleviliğin kökeninde Zerdüştlük ve Mazdaizm olduğunu savundu.

Yazarın yayınlanan kitapları:

Kürdistan tarihi

Mazda İnancı ve Alevilik

İslamiyet ve Alevilik

Aleviliğin Kökenindeki Mada inancı ve Zerdüşt Öğretisi

Kürdistan’da Mitoloji ve Dini İnançlar