Çok değerli Munzur Çem,

Sevgili dost,

Bugün Cemxane’de seninle vedalaşacağız. Seni Daimi gibi türküler, şarkılar söyleyerek, anılarını, düşüncelerini, söylediklerini, resimlerini film şeridi gibi gözlerimizin önünden sekerek heqqa uğurlayacağız. Üzerinde Arabistan çöl Tanrı’ların kitapları olan Tevrat, İncil ve Kuran’ı okumayacağız. Seni sırat köprüsünden geçirerek yıldızlar içinde Aden bahçesine gömeceğiz. İçimizde bazıları gözyaşlarını tutamayarak ağlayıp rahatlasa da, biz ağlamayı unutmuş bir halkın çocukları olarak ağlamayacağız. Doğduğun günkü gibi uğurlayacağız seni.

Ey Sami tüccarları’n seçkin vekalet savaşçıları olan İsrailoğulları, Araplar ve onların çocukları Hıristiyanlar; Musa’nın sandığınız Kitap, Musa’dan altı yüzyıl sonra (MÖ.500-150) yazılmaya başlanmıştır. Musa’nın Yehova’dan aldığı sandığınız on emir, Sümerlerin ilk yazılı kanunlarıdır. İsa’nın sandığınız kitap, İsa’dan 400 yıl sonra yazılmıştır. Muhammed’in sandığınız kitap, Muhammed’in ölmünden (MS.632) sonra cemaatın başına geçen üçüncü halife Osman zamanında (MS.644-656) yazılmaya başlanmıştır. Bunu otuz gerçek belgeye dayanarak kanıtlayabiliriz. O kitaplarda Musa’ya, İsa’ya ve Muhammed’e yakıştırılan düşüncelerin hiçbirini Musa, İsa, Muhammed bilmezdi. Yaşayan bir beynin Sümerlilerden çalınan düşüncelediydi.

Sami tüccarların tarihsel plan, proje ve programları olan O kitapları peygamber dedikleri kişilerden çok sonraları kaleme alanlar, uygarlık güçlerin vekalet savaşçıları olarak kullandıkları sözüm ona din alemleri hahambaşılar, kralar, papazlar, hocalar ve halifelerdir; ki bu kaleme alınışın bir büyük hahambaşı, kral, papaz, hoca ve bir halifenin anlaşmaları sonunda ve çalınan Sümer mitos, destan ve efsanelerin çarptırılıp ve günçelleştirilmiş hali olduğu su götürmez bir gerçektir; ruhun ölümsüzlüğünü, ölümden sonraki yaşayışı, cennet ve cehennemi, Ziusudra tufanı, Brahim efsanesi, sırat köprüsünü, insanların çektiği acıların en büyük nedeni olan kötülüğe karşı başkaldırmasını bizim filozoflarımız birinci Zerdüşt Ziusudra, ikinci Zerdüşt Brahim (Huşeng) ve üçüncü Zerdüşt’ten öğrenmişlerdir. Hem de bu düşünceler, mitoslar, efsaneler, hikâyeler Ziusudra gibi ilk eski krallarımız ve filozoflarımızın yaşadığı yüzyıllardan çok sonraları Tevrat, İncil ve Kuran’da yazıldı ve Sami halkların yazılarınızda değiştirilmiş isimler, yozlaştırılmış hikâyeler şeklinde görünmeye başlandı. Aryenli Zerdüşt filozoflar o yazılardan yüzyıllar önce bütün bunları söylemişlerdi. Tufanı yaşayan Aryenli kral Ziusudra’ya, bilgilik ve su tanrısı Enki duvarın arkasında, „Tanrıların danışma toplantısında insanoğlunu yeryüzünden yok etme kararı aldıklarını, bundan kurturmak için kendisine ölçülerini vereceği bir gemi yapmasını, bütün tohumları bu geminin içine almasını“ söyler. İşte peygamberleriniz Tanrı’dan nasıl haber alacağını kralımız ve filozofumuz Ziusudra’dan öğrendiler. Onun ismini Akadlar, bin yıl sonra Utnapiştim, İsrailoğulları ve Araplar ise üç bin yıl sonra Nuh diye değiştirdiler; yeni hikâyeler uydurup eklediler. MÖ. 2000 yıllarında Hurriler’in Goş aşiretinden olan ve aşiret tapınaklarında Güneş Tanrı’sı dışında bütün putları kırdığından dolayı Nemrud tarafından atıldığı ateşte, bugünkü Kürtlerin önderi Abdullah Öcalan (takma adı Apo) gibi Kürtler çevresinde bedenlerinden bir ateş çemberi oluşturdukları için yanmayıp kurtulan Brahim’i (asıl ismini tarihçiler ateşten gelen Huşeng olarak bilirler. Brahim, Huşeng’en takma adıdır.) 1500 yıl sonra İsrailoğulları „Abrahim“ diye değiştirip ataları yaptılar. 2500 yıl sonra Araplar İbrahim diye değiştirip ataları yaptılar.

Tevrat’ta bir hikâye uydurup Harran’dan, Kenan’a, orda kuraklık oluyor, Kenan’dan Mısır’a götürürken, Abrahim’ karısını“kızkardeşim diye“ Mısır Fravun’una satarak pezevenklik yapıyor. Oradan o dönemde daha kurulmamış olan sodom gibi şehirlerden dolaştırıp gene Kenan topraklarına getiriyorlar. Bu alçakça hikâyelerle Tevrat açıkca kendisine inananları pezeveklik yapmaya özendirerek, kişiliğini ve özbenliğini yitirerek boyun eğmeyi öğretiyor. Oysa erdemli ve iyi düşünceleriyle bilinen Aryenli Brahim hiçbir zaman pezeveklik yapmamıştır. Ne Kenan’a, ne de Mısır’a gitmemiştir. İşte Aryen efsanelerini, kültürlerini çalırken böyle yozlaştırarak, içini boşaltarak anlatıyor gelecek kuşaklara.

Abrahim’in akrabalarının isimleri Kürdistan’daki coğrafya isimleridir. Kardeşi Harran’ın oğlu Lut, Abrahim ile birlikte Kenan’a, oradan Mısır’a gidiyor. Mısır’dan çıkarken ayrılıyorlar. Lut, arkasına bakmadan Sodom kentini kızlarıyla terk edip dağa çıkıyor. Dağdaki mağarada normalmış gibi insan nesli tükenmesin diye kendi kızlarıyla yatıyor, tecavüz ediyor, Lut. Arapların peygamberi de 9 yaşındaki kızla evleniyor. Bütün bunlar Arabistan çöl tanrıların kutsal kitaplarına inananlar için örnek oluyor. Peygamberimiz 9 yaşındaki kızla evlendi diye kızlarını çocuk yaşlarda evlendiriyorlar. Babalar Lut gibi kendi kızlarına tecavüz ediyor. Tarikat, cemaat ve kilise okullarında, din dersi verilen kurslarda bu Arabistan çöl Tanrıların kitapların gösterdiği yoldan giderek çocuklara tecavüz ediliyor. Çünkü tecavüz edilen çocuklar, kendilerini ve insanlığı değersiz hissediyorlar. Kin ve nefret içlerine akıtılıyor ve başka din ve inançlara düşmanlık duyacak şekilde eğitiliyorlar. Özbenliğini yitiriyorlar, sistemin her kurumuna, her yasasına kolayca boyun eğdiriliyorlar. Sömürü sistemleri için en ideal insan tipleridir bunlar.

Tevrat, İncil ve Kuran yazarlarına soruyorum: Bizim filozoflarımızın isimlerini değiştirerek, Aryen inançlarımızı, kültürümüzü, düşüncelerimizi çarptırıp bozarak, yozlaştırarak işe yaramaz hale getirdikten sonra neden bize geri satıyorsunuz ki? Aryen halklarının ülkeleriminde işgalcılığınızı ve sömürgeciliğinizi kalıcılaştırmak, yüzümüzü kıblemizi Arabistan çöl kültürüne çevirmek için mi?

Zalim Akadları ve bin yılllık zalim Asurları nasıl tarihin dönüşü olmayan çöplüğüne attığımızı ve o zaman bütün Mezopotamya halklarına özgürlük ve barış getirdiğimizi ne çabuk unuttunuz. Bugün bütün NATO ve büyük kapitalist devletlerin kimyasal silahlar da dahil, her türlü savaş silahları ve savaş uçaklarıyla donatıp üzerimize tıpkı zalim Akad ve Asurlar gibi saldırttığınız bin yıllık zalim ve zulüm makinesi barbar Türk egemenlik sistemini de yakında tarihin dönüşü olmayan çöplüğüne attığımızda inanın ki gene Akadları ve Asurları yendiğimiz zamanki gibi bütün Ortadoğu halklarına özgürlük ve barış getireceğiz. Sizi de gene biz özgürleştireceğiz. Babil ve Ninuva kralları tarafından yenilip esir alınan atalarınızın, Med kralımız Serhas tarafından kurtarıldığını ne çabuk unuttunuz?! Atalarınız o zaman bizi „herkesin yasalar önünde eşit olduğu erdemliğimizi“ örnek edinmişlerdi. Bizden ders almışlardı. Çok şey öğrenmişlerdi bizden. Atalarımız Medler, bütün Mezopotamya halkları gibi sizi de özgürleştirdikten sonra Kudüs’e yeni düşüncelerle döndünüz. Siz, gücünüzü yeniden yüceltecek hayali bir kral bekliyordunuz. Oysa biz, size Zerdüşt düşünceleriyle donattığımz ve Zerdüşt’ün yüzdüğü gölde hamile kalan Meryem ana ile gerçek bir İsa verdik. Ona da sahip çıkmadınız; bir başhahamınız ve kralınız onu çarhıma gerip öldürdü. Ve 450 yıl sonra Roma Mahkeme ve kralların kararlarıyla çarhıma gerip öldürdüğü yalanını atarak, binlerce yıldır Mezopotamya’dan Yunanistan üzeri Avrupa’ya yayılan Aryen kültür ve inançların önünü kesme gerekçesi yaparak, Mitra ve Zerdüşt inançlarıyla savaşarak Avrupa’ya Hıristiyanlığı yaydınız.

Evet, biz sizi Babil esirliğiniden kurtarıp özgürlüğe kavuşturduğumuzda; siz, geri döndüğünüz ülkenizde gene Süleyman gibi gücünüzü yeniden yüceltecek ve sizi tutsak edecek hayali bir kral bekliyordunuz. Bizse onarıcı, kurtarıcı, barışcı ve doğayı seven bir evrensel iyilik Tanrı’sının geleceğini müjdeliyorduk insanlığa. İşte Arabistan çöl merkezci Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam’ı bu iki düşüncenin birleşmesinden yarattınız; yani Aryen inanç ve kültürün Samileştirilmiş kötü, yozlaştırılmış gericiliğidir. Zerdüşt’ün yolunu şaşırmış çocuklarından başka hiçbir şey değilsiniz siz, Sami tücccarların vekalet savaşçıları.

Bu yüzden Tevrat, İncil ve Kuran bizim için yok hükmündedir. Cenazelerimizde bu savaş sever çöl Tanrı’ların kitapları artık okunmayacaktır!.. Yüzümüzü, ruhumuzu Arabistan çöl merkezci tek Tanrı’lı gerici semavi dinlerine terk etmeyeceğiz!.. Savaş sever, insan ve doğa düşmanı çöl Tanrı’ların kul ve kölesi olmayacağımızı tekrar haykırıyoruz!..

Berlin, 14.12.2022

Azad Roni