AVRUPA MERKEZCİ İDEOLOJİ OLARAK ZAZACILIK (Bölüm 4)
BERLİN’DE BAŞLATILAN PROJE HAMBURG ÜNİVERSİTESİ’NDE DEVAM ETTİRİLDİ
Alman Oryantalistlerin çalışma ve incelemeleri 150 yıl önce II. Kaiser Wilhelm döneminde Türk-Alman Silah Kardeşliği ile birlikte başlatıldı ve birbirine paralel yürümektedir. Osmanlı İmparatorluğun Ordusunu modernleştirip danışmanlık yapmak üzere önce 1835-1839 yılları arasında Helmuth von Moltke o bölgeye gönderiliyor. Moltke, Kürdistan’ı dolaşıp tanıyınca şöyle bir tespitle bulunuyor: “Kürtler çok dağınık. Eğer Kürtler birleşirse yenemeyecek bir güç yok.” Bu gerçeği Prusya İmparatorluğu arşivlerine not ederken, bu halkı birbirinden ayırt edip parçalara bölmek için profesörlük unvanını verdiği bilim insanlarını o bölgeye gönderdi. Bu Prusya profesörlük unvanını verdikleri Oskar Mann’dan başkası değild. Oskar Mann’ın o bölgede yaptığı çalışmalar kendi başına bir konu.
Bir iki kelimeyle şöyle bir açıklama yapabiliriz: Alman Oryantalist Oskar Mann 1901’de ilk gezisini İran Kürdistan’ına yapıyor. Bu gezisi iki yıl sürüyor. İkinci gezisini 1906’da Osmanlı İmparatorluğu’da yaşayan halkların dilleri ve etnik kimliklerini incelemek için Kürdistan’a yapıyor. Dêrsim, Bingöl, Palu, Kars, Diyarbakır’da bir yıl incelemelerde bulunuyor. Özellikle Fars, Kürtler ve onların dilleri üzerinde çalışmalar yapıyor.
Alman Oryantalistleri Berlin, Leipzig, Hamburg kentlerin üniversitelerinde Mezopotamya kültürü ve İran dilleri hakkında ‘Oryantal Çalışmalar Enstitüsü’nde öğrenim görmüş kişilerdir. Akademik çalışmalar yapılırken genellikle söz konusu bu Oryantalist araştırmacıların hangi niyet ve motivasyonla Mezopotamya kültürü ve İran dilleri hakkında bilgi topladıkları, her dil ve lehçe için ulus-devlet zihniyetiyle bir millet icat etmek istedikleri, neden enerji ve su kaynakların bol olduğu bu bölgeye ilgi duydukları göz ardı edilmektedir.
120 yıl önce Oskar Mann, ardından Karl Hardank Alman Oryantalist ve dilbilimcileri Zazalar üzerinde çalışmalar yürütmüştür. Kraliyet Prusya Bilimler Akademisi adına Ortadoğu’ya keşifler yapıp, Kürtler ve Zazalar hakkında çalışmalar yapan Oskar Mann’ın (1867-1917) ölümünden sonra onun çalışmalarını ve görevini Karl Handank yürüttü. Aryenler ve modern İran dilleri üzerine çalışmalar yaparken, Zazalara ilişkin argümanlarını ayrımcı dil siyaseti üzerinden yola çıkarak açıklamaktadır. Bunların Zazalar ve dilleri üzerinde çalışmalar yürüttüğü dönem, Batı’nın uygarlık güçlerin tarihsel projeleri çerçevesinde Ortadoğu’yu dizayn ettikleri dönemdir. Ulus-devlet projelerini Andolu’da Mustafa Kemal’a, İran’da Rıza Pehlevi’ye verince Zaza projelerini bir başka baharda kullanmak üzere buzdolabına attılar.
İşte Batılılar yüz yıl sonra Ortadoğu’yu yeniden dizayn ederken Zaza projelerini tekrar buzdolabından çıkardılar. TU Berlin’de (Technische Universität Berlin) çalışan prof. Dr. Georg Hincha 1995’de emekliye ayrılmasından sonra bu devlet projesini bu kez 2003 yılında Hamburg Üniversitesi’ne yeni gelen ve kariyer peşinde koşan başka bir profesöre verdiler. Bu profesöre İrani, Farsça, Kürtçe, Beluçça, Zazaca dilleri üzerine çalışma yapma görevi verildi. Bir yıl sonra 2004’de aynı üniversitede İran dil çalışmaları profesörü olarak atanan Prof. Dr. Ludwig Paul Hamburg Üniversitesi’nde artık sürekli öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladı. İran dilleri olan Farsça, Kürtçe Beluçça, Zazca üzerine çalışmaları vardır. Batı Oryantalist düşünce İrani diller dedikleri (Çünkü sadece ve sadece son iki bin yıllık resmi Fars kaynaklarına bakıyorlar) Farsça, Kürtçe, Beluçça, Zazaca dilleri üzerinde çalışmalar yaparken; o dilleri konuşan halkların tarihi, 7-8 bin yıl geçmiş bir dilin tarihini ve bu kadar uzun zaman için de lehçelerin azbiraz birbirinden ayrışmalarını doğal karşılayacağına, olaya siyasi bakış açasından bakarak lehçeler arasındaki ayrışmaları nasıl derinleştirip her bir lehçeyi kendi başına bir dil yapabilirim çalışmaları üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Benim açımdan uygarlık güçlerin tarihsel projeleri çerçevesinde diller üzerindeki ayrımcı, oryantalist çalışması Avrupa merkezci milliyetçi düşünceye hizmet eden siyasi bir çarpıtma olayı olduğu için “İrani diler; Farsça, Kürtçe, Beluçça, Zazaca” dilleri hakkındaki çelişkili düşüncelerine katılmamız mümkün değil. Batı bilim insanların oryantalist düşüncelerini yıllar önce Edward W. Said, ‘Oryantalizm’ kitabında eleştirerek yerle bir etti. “Oryantalizm, Avrupa merkezci uygarlığın kendi çıkarına göre yorumladığı Doğu fikridir.”
Prof. Dr. Georg Hincha’nın Berlin Teknik Üniversitesi’nde yaptığını, Prof. Dr. Ludwig Paul da Hamburg Üniversitesi’nde yapmaya çalıştı. Aynı İrani diller üzerinden Zazacılık projesini devam ettirmeye çalıştı. Dolayısıyla soykırımdan geçirilmekte olan bir halkın dillerine bilerek ayrımcılığı ve siyaseti karıştırdığı için ve son iki bin yıllık Pers resmi kaynaklarını inceleyerek, üniversitede birkaç yıl üzerinde çalıştığı İrani diller grubundaki ve özel olarak kendisine göre yabancı olan Kirmancî, yani Zazakî dil uzmanı olmamasına rağmen, Zazalar tarafından Zazaca uzmanı olarak gösterilir. 42 yıldan beri Berlin'de oturuyorum, Prof. Dr. Georg Hincha’nın Berlin Teknik Üniversitesi’nde bu Zazacılık projesini 1980'lerin ortalarından sonra nasıl geliştirdiğinin birebir tanığıyım. Bir kere bu siyasi Zazacılık projesinde önceleri çalıştığı ve dile siyaseti karıştırdığı için Ludwig Paul benim için Zazaca uzmanı değildi. O da zaten son beş yıldan beri "Zazaca ayrı bir dildir," düşüncelerini terk etti. Eğer hâlâ 7 yıl önceki fikrini değiştirmemiş olsaydı, Kırmancî (Zazaca) dilini karmakarışık bir dil haline getirerek yok etme görevi verilen bir Alman dilbilimcisi olarak görecektim. Buna gerek kalmadı. Avrupa’da devlete bağlı çalışan bütün resmi üniversiteler kapitalist sistemi koruyan oryantalist düşünceleri işliyor. Ona karşı alternatif bir tarih ve dilbilimi de gelişiyor.
PROF. DR. LUDWİG PAUL’IN ÇELİŞKİLİ AÇIKLAMALARI
Georg Hincha, Tessa Hofmann ve C. M. Jacobson’unu iyi tanıyan ve onların meslektaşlarından çok sert eleştiriler aldığını bilen Prof. Dr. Ludwig Paul çok temkinli davrandığını ve çelişkili konuştuğunu biliyoruz.
23.04.2018 tarihinde Zeynem Arslan ile yaptığı röportajın bir yerinde, “Kürtçe, Farsça ile akrabadır. Ancak Kürtçe, Zazaca ile daha yakın akrabadır. Zazaca ve Farsca arasındaki ilişki ise o kadar yakın değildir.” diyor.
Biraz da daha aşağıda aynı röportajda bu söylediklerini inkâr ederek çelişkili ifadelerde bulunuyordu:
“Batı İrani dillerin arasındaki akrabalık derecesini söylemek pek mümkün değil.”
Eee hani Kürtçe, Zazaca ve Farsça’nın akrabalık derecelerini biliyordunuz. Bilmiyorsunuz demek ki!
Zeynem Arslan ile yaptığı röportajında şöyle devam ediyor:
“Batı İrani diller, Farsça, Kürtçe, Beluçça, Zazaca ve diğer dillerden oluşur. Burada önemli olan bilgi şudur: Batı İrani dillerin arasındaki akrabalık derecesini söylemek pek mümkün değil; ancak bu gruba mensup olan diller çok erken birbirinden ayrışmışlardır. Bu dillerin arasında bazıları birbirleriyle mesela coğrafik yakınlıktan ötürü daha yakın bir akrabalık gösterebilirler. Örneğin Proto Zazaca ile Proto Farsça veya Proto Beluçça ile Proto Kürtçe çok yakındırlar. Kürtçe ve Zazaca kanımızca çok erken birbirinden ayrılıp farklı süreçlere girdiler. Bu sürecin başlama tarihi aşağı yukarı bin yıl öncesine tekabül eder. Enteresan olan, Zazacanın Kurmanci ile yakınlığını tespit etmek oldu. Şöyle diyebiliriz: Zazaca ve Kürtçe çok eski tarihlerde birbirinden ayrıştılar ve yeni zamana doğru yeniden yakınlaştılar. Burada siyasi ve de coğrafik değişimler de duruma büyük etki yapıyorlar. Bugün Zazaca, Kurmanci’ye çok yakın. Kurmanci ise Sorani’ye. Sorani ise Farsçaya çok benziyor. Ancak bin yıl önce bu böyle değildi. O zamanlarda Proto Zazaca Proto Kürtçeden çok uzaktı.
Zazaca dilbilimsel açıdan ayrı bir dildir. Zazaca konuşan insanların Kürt olup olmadıkları tartışmasını dilbiliminden ayrı ele almak lazım.” (www. Zeynemarslan.com/ Interview mit dem Iranisten Prof. Dr. Ludwig Paul über die Zaza-Sprache)
Yukardaki paragraflarda söylenenleri bir lise öğrencisi bile yazabilir. İçi bomboş laflar. Ama sonunda Kürt Özgürlük Mücadelesinden uzak duranlara, asimile olup baskıcı rejimde kendi kimliğinden kaçanlara sığınacakları bir liman gösteriyor, Sayın Prof. Dr. Ludwig Paul: ”Zazaca dilbilimsel açıdan ayrı bir dildir.” Bir kez ayrı bil dil olduğunu kabul etsinler, gerisi gelir, düşüncesini işlemiştir.
24.04.2018 tarihinde Ludwig Paul, “Zazaca dilbilimsel açıdan ayrı bir dildir. Zazaca konuşan insanların Kürt olup olmadıkları tartışmasını dilbiliminden ayrı ele almak lazım.” diyor.
Sayın Ludwig Paul ile röportajın yapıldığı 2018 yılı Türkiye’de Zaza Dernekler Federasyonu’n kurulduğu yıldır. Hazırlıklarını ona göre yapmışlar.
Prof. Dr. Ludwig Paul Kürtçe üzerine yazdığı yazılarını, onunla yapılan bazı röportajları okudum. Önceki yıllar söylediği ile sonraki yıllar söyledikleri birbirine uymuyor. İki yıl sonra düşüncesinde bir yenilik mi yaşanıyor? Yoksa Kırmancî (Zazaca) konuşup kendisine Zazayım diyenlerin yanında, “Zazaca dilbilimsel açıdan ayrı bir dil olduğunu” söylüyor. Kirmanckî (Zazakî) konuşan ve kendisine Kürdüm diyenlerin yanında, “Zazaların Kürt olduğunu ve Zazakînin Kürdi bir ‘dil’ olduğunu” söyleyerek ikili mi oynuyor? Hayır.
14.02.2020 tarihinde Amed’te Dicle Üniversitesi’nde sunum veren Ludwig Paul, “Zazaların Kürt olduğunu ve Zazakî’nin Kürdi bir ‘dil’ olduğunu, her dil bir millettir teorisinin doğru olmadığını, bir milletin birçok dilinin olabileceğini”
söylüyor. (www. http://xn--zazak-9sa.net/Ludwig Paul: Zazalar Kürt, Zazakî Kürdî bir dildir.)
Bütün bunlar birbirleriyle çelişen şeyler. Ve insanların kafasını karıştırmaktan başka bir işe yaramıyor.
LUDWİG PAUL’UN ZAMANLA DEĞİŞEN DÜŞÜNCELERİ
Fakat 2018’de yapılan röportajda ve önceki çalışmalarında görülüyor ki,”Zazaca dilbilimsel açıdan ayrı bir dil olduğunu” ifade eden Ludwig Paul, 2020 tarihinde Dicle Üniversitesi’nde Zazacanın Kürdi bir ‘dil’ olduğunu söylüyor. Demek ki, bilimsel çalışmalarda daha önce yapılan erken değerlendirmeler, yeni bilgilerin ve olguların ortaya çıkması çalışmaları sonuncunda değişebiliyor.
Üniversitelerde kutular içinde çalışan bu dilbilimcileri, “dilbilimsel çalışma yöntemlerin ve tanımların kesin olarak doğru olmayacağı gibi yanlış da olmayabileceğini” çok iyi bildikleri için bilimi de çoğu zaman uygarlık güçlerin siyasi çıkarları doğrultusunda rahatlıkla kullanabiliyorlardı. Bu gerçeği bildikleri için son yüz yıldan beri Türkiye’nin baskıcı rejiminde katliam, soykırım ve siyasi asimilasyona tabi tutulan ve dilbilgisinden yoksun, kendi etnik kimliğinin farkında olmayan, hele hele Kürt Özgürlük Mücadelesinden uzak duran Kürtleri kolayca etkileyebileceklerini düşünüyorlardı. Haklılar, eğer gerçekten isteseler, öylesine güçlü ve geniş bir dilbilgisine sahipler ki, Türkiye’de konuşulan Türkçeyi bile Rusçanın bir lehçesi olarak bu dilbilgisinden yoksun ve kendi kimliğinden kaçan Kürtlere kanıtlayabilirlerdi. Ve işte bunu yapıyorlardı.
Nitekim 14.02.2020’de Amed’te Dicle Üniversitesi’nde, “The History of Iranian Languages” başlıklı bir sunum veren Pro. Dr. Ludwig Paul, dinleyicilerle karşılıklı konuşurken, “Her dilbilimcinin, her milletin kendince bir tarifi olduğunu, kendini ve dilini kendine göre tanımladığını, tanımlayabileceğini” söyleyen yazar Loşan Lezgin’e şöyle yanıt veriyordu: ”Doğru, eğer istersem Amerika’da konuşulan İngilizceyi Almancanın bir lehçesi olarak da kanıtlayabilirim.” diyordu.
Eee.. o zaman siz Kırmanckî’nin (Zazakî’nin) Kürtçe’den ayrı bir olduğunu da Kürtlüğünden kaçanlara çok kolay kanıtlayabilirsiniz değil mi!..
Ama lütfen Pro. Dr. Ludwig Paul, 2018 yılına kadar, “Zazacanın Kürtçe’den bağımsız bir dil olduğunu” ifade ettiğinizi, 2020’den sonra düşüncenizin değiştiğini ve “Zazacanın Kürdi dil olduğu” fikrine vardığınızı şu Zazalara ya da Zaza Dernekler Federasyonu’na söyleyin bir zahmet!
Azad-roni.com web sitesinden alınmıştır. Devam edilecek.
Berlin 15.07.2025
Azad Ronî