Varto ikinci bir tarihi ihaneti kabul etmez!

Doğayı ve çevreyi o ekolojik köylerinde yaşayan insanlar kadar seven ve değer veren sayın Hüseyin Özdağ’ın Tunceli Emek Gazetesi’nde çıkan, “Goşkar Çayı Kurumasın, AXUA Sîpî Özgür Aksın” makalesi ile “Goşkar Baba” ziyaretin ayakları dibindeki onlarca dağınık gözeneklerinden, tıpkı Ovacık’daki Munzur gözeneklerinde olduğu gibi fışkırıp ilerde çoşan Goşkar çayına dönüşen ve neolitik dönemden beri o yeşil vadide yaşayan “kuşun, kurdun, balığın, kertenkelenin, ayının, yılanın, arının, ağacın, otun ve insanın ortak can suyun” başına gelen dramatik hikâyesini bize hatırlattı. Doğayı seven ve koruyan Hüseyin Özdağ’a teşekkür ediyoruz. İyi ki doğaya seven, kuruyan ve hâlâ güneş doğanken yüzünü güneşe dönüp ibadetini yapan böylesine duyarlı ve inançlı insanlar var.

Bütün engellere rağmen o bölgede birbirine çok yakın iki HES yapıldı, yıllar önce faaliyete geçti. Dünyanın hiçbir yerinde ard arda iki HES yapılmaz. Doğaya zarar verip böylesine büyük katiamlar yapılmaz. Ne yazık ki yeşil vadinin ekolojik dengesini bozan ve ekolojik-kırımla doğayı katleden bu iki HES projesinin önüne geçilmedi. Geçilseydi iyi olurdu. Olmadı.

Şimdi ona benzer yeşil vadinin ekolojik dengesini bozan, ekolojik-kırımını gerçekleştirecek ve doğayı daha fazla katletmeye hazırlanan Varto Belediye yöneticileri, “Bir Boru da Sen Al” kampanyası ile halkın parasıyla halkın, kurdun, kuşun, balığın, hayvanların yararlandığı doğayı katleden kirli bir proje daha başlattıklarını üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz.

Bu saatten sonra, eğer göğsündeki kalbinde birazcık vicdanı olan her Vartolu çok az bir can suyu kalan Goşkar çayına, Goşkar Baba’nın ayakları dibindeki son gözenek olan Axua Sîpî (Beyaz suyunu) 15-16 Km.lik döşenen borulara koyup Varto’ya taşıyan Varto Belediyesi yöneticilerinin bu yeşil vadiyi daha fazla katleden projesine karşı çıkmalı ve bu projeye bir kuruş para ödememelidir. “Varto’nun su sorunu var. Devlet su getirme projemize para vermiyor. Kendimiz halkımızdan para toplayıp su getireceğiz” mağduriyetine sığınıp duygu sömürü yaparak, “Bir Boru da Sen Al” kampanyasını açmışlar; halkın parasıyla o halkın ve coğrafyanın göğsüne saplanacak olan son kanlı hançerin parasını da halktan toplamaktadır.

Bu davranış Avrupa merkezci Türk sömürgeciliğinin karakterine uygun bir davranıştır. Her zaman halkın içinden birileri çıkıp ben de sizdenim deyerek ulus-devletin projesini pratiğe uygulamıştır. Devlet zaten HES firmasıyla o yeşil vadide, Goşkar (Yarlısu), Dapak (Sağlıcak) ve Muzuran (Yayıklı) köylerinde yeterince ekolojik-kırım savaşlarını gerçekleştirmiştir. Şimdi sizin ikinci ekolojik-kırım savaşınıza dahil olmayı istemez. Çünkü fazla dikkat çeker, bu kez de halk devletin bu ekolojik-kırım projenizde görürse çok daha fazla tepki verir. Bu yüzden kendinizi mağdur göstererek halkın parasıyla alacağınız o kanlı hançeri, yarılı halkın ve inleyen yeşil vadinin göğsüne saplamayı düşünüyorsunuz! Böyle mi halkçı belediyecilik yaptığınızı sanıyorsunuz! Bu doğanı seven halkçı belediyecilik değildir.

Binlerce yıldır atalarımızın, dedelerimizin, kaynağını doğadan alan güneş kültü ve tabiat inancıyla ziyaret ettiği Goşkar Baba’nın da sizin yanında hiçbir hatırı, inancı yok mu? Güneş doğarken yüzünü güneşe çevirip ibadetini yaparak, bu coğrafyada insan ve doğa katliamına girişmiş devşirme devlet yöneticileri gibi sizde de mi hiç doğa sevgisi, insan sevgisi, su sevgisi, ağaç sevgi diye bir şey kalmadı? Gaşkar Baba bizim doğayı canlılarıyla birlikte koruyan ve seven tabiat incımızdır. Yoksa onlarca soğuk su gözenekleriyle bize ve bütün canlı, cansız varlıklara ‘buyur‘ diye soğuk sularını, bol oksijen serin rüzgarlarını ikram eden Goşkar Baba’yı Tanrı saydığımız değil. O da bunu biliyor, biz de. Ama Tanrı ile birlekte çalıştığı da, duasının da kabul olduğunu biliyoruz. Doğa ve Goşkar Baba sizden öyle bir intikam alır ki, vallahi nerden geldiğini şaşırırsınız!..
Hiç mi o güneşe dönen yüzüyle Zerdüşt kökenden gelen ve doğayı seven, koruyan Alevi inancına saygınız yok? Nasıl oluyor da atalarınızın, dedelerinizin canla, başla, çocuğuyla annesiyle kuçak kuçağa yaşayan tabiat inançla koruyup sevdiği o coğrafyaya vahşice saldırılıyorsunuz? Üçüncü yol olduğunu söyleyen DEM partili olduğunuzu söylüyorsunuz köylüye. Saf köylü de, „Siz de bizdenseniz. Madem Siz DEM partilisiniz, biz de DEM partiliyiz, bize bir su deposu yapın, suyu alın götürün” mü dediler? Peki bu nasıl demokratik toplum belediyeciliği?

İnsanlığın Neolitik devrimle başlayan tarım, tarla, hayvancılıkla uğraşıp başlayan komün, ekolojik köy kültüründen beri o yeşil vadiye bolca alabalıklarıyla can veren Goşkar Çayı’n başına 2011-2012 yıllarında önce rant için devletle anlaşan bir HES (Hidroelektrik Santrali) firmasının göç nedeniyle nüfusu çok az kalan, biraz da sahipsiz kala Goşkar Köyü, Dapak (Sağlıcak) Köyü ve biraz daha aşağıda Muzuran Köyü‘nde, bazı köylülerin cayır ve tarlalarını bin-iki lira (metrekaresini bir lira) karşılığında satın almalarıyla başladı. Goşkar ve Dapak köyleri 1980’lere kadar her bir köyün 40 veya 50 tane hanesi bulunan 200-300 nüfusu ile hayvancılık ve tarımla uğraşan, kimsenin Türkçe konuşmadığı Kırmançki dilini konuşan, cıvıl cıvıl komün, ekolojik dağ köyleriydi. Devletin toplumla savaşı ve ekolojik-kırım politikalarıyla bilinçli bir şekilde yatırım yapmayarak, köylülerin ekonomik sıkıntılarını ağırlaştırarak, tarım ve hayvancılığı öldürerek göç etmelerini teşvik edildi. Şimdi her bir köyde kışın 6-7 hane kalıyor. Yaz aylarında ise 30 haneye çıkıyor. Devlet, savaş politikalarıyla dağ köylerini bile boşaltarak Batı’nın neoliberal sömürge alanlarına çevirmişti.

Devlet, her yerde olduğu gibi orda da köylülerin toprağına el koyup, acilen kamulaşma davasını açtı. Nüfusu çok az kalan, zayıf, fakir ve "cahil" dedikleri köylüleri kolay kandıracaklarını hesaplamışlardı. Buna rağmen köylülerin büyük bir kısmı karşı çıktı, kendi çaplarında günlerce protesto ettiler. Mahkemeye vermek istediler. Paraları yoktu.

Goşkar köyünde, HES firmasının iş araçları önünde iki köyün 20-25 kişiyle günlerce proteste ettiği görüntülerini çok uzaklarda acı ve üzüntüyle seyrettim. Bunların arasında elinde havaya kaldırdığı kazmayla iş makinaların üzerine tabiat inancı hırsıyla yürüyen köylüm, rahmetli Hacı Haydar Kılıç’ın Goşkar Baba’yı seven kızgın, heybetli duruş fotoğrafı hâlâ hatırımdadır. Bölgeye gelen makinelerin önüne set çekmişlerdi. Zayıflardı. Güçleri yetmedi iki HES projesini önlemeye. Firma önce kimin toprağı yolun üstündeyse onlara biraz fazla para vererek işi bağladı. Fakir köylüler parasızlıktan davayı mahkemeye götürüp götürmemek arasında kaldılar. Bazıları parayı aldığı için açılacak davayı kazanmak mümkün görünmüyordu.

Ben Almanya’da olduğum için çok sonradan duydum. O sıralarda gene Varto Belediye yöneticileri gelmiş, “Topraklarınızı vermeyin biz mahkemeye vereceğiz?” demişler, köylülere güzel bir yol göstermeye çalışmışlar. Hem Köylülerin, hem de Varto Belediye yöneticilerin HES firması ile mücadelesinin çetin geçtiğini biliyorum. Devlet, Varto Belediyesi’ne, “Köylüler topraklarını bize sattı, onlar razı, size ne oluyor?” diye çıkıştıysa da, o dönemde Varto Belediyesi’nde çalışan duyarlı ve vicdanlı yurtsever arkadaşlar HES firması ile mücadelelerine devam ettiler. O duyarlı ve vicdanlı yurtsever yöneticiler, devletin 2015’lerden sonra yürüttüğü siyasi soykırım darbeleri yüzünden yurtdışına çıkmak zorunda kaldılar. Şimdi sürgündeler. HES faaliyete geçti. Ama öyle görünüyor ki, yeni dönemde Varto Belediye yöneticileri, geçmişte iyi çalışan vicdanlı yurtsever arkadaşların HES’e karşı açtıkları davayı ve mücadeleyi rant ve hile karıştırmaya çalışıyorlar.

Kimileri diyorlar ki, “Mahkemeye verdiğimiz HES firması davasını biz kazandık. HES’e gidecek suyun bir kısmını biz alacağız. Eğer bize vermeseler hepsini onlar alacaklar.” Yani “Eğer biz almasak bu suyu da HES firması alacakmış!“ Küçük gölcüğün beton perdesi üzerinden fazlası dere yatağına akan küçük can suyu ve gölcüğün iki km. aşağıdaki son gözeneklerden dereye akan Axua Sîpî nasıl sizin hakkınız oluyormuş? Bu beton bent üzerinden süzülerek dere yatağına akan suyu HES firması istese de alıp onu borulara koyamaz. Çünkü yamacın karşı tarafındaki dev borular zaten dolu. Sonra HES’in Heniyo Serden’den (Soğuk Pınar) sonraki gözeneklerden akan Axua Sîpî'ye ne hakla el koyuyorsunuz? HES istese de Axua Sîpî suyunu alamaz. Çünkü Goşkar Baba’nın Axua Sîpî dışında hemen hemen çağlayan bütün gözeneklerinden akan termemiz pınarların suyunu dev boruları tıka basa doldurup götürmüş! O dev borular daha fazla suyu zaten alamaz ve taşıyamaz! Kurumaya yüz tutmuş o Goşkar çayındaki minnacık suyun bir damlası bile eksilmemelidir. Eksilmesi durumunda o coğrafyanın ekolojik dengesi daha da bozulur ve zaten çalmaya başlayan ekolojik sistemin tehlikeli çanları daha fazla çalmaya başlar.

Varto Belediye yöneticileri şöyle diyor:
“Haklı olarak ve kendilerine de saygı duyduğum kişilerin eleştirilerine maruz kaldığımızı de belirtmek istiyorum. Bu suyu eğer Belediye almasaydı, şimdi bu su da karşı tarafta HES’e aktarılacaktı. Ama biz Varto’ya içme suyu olarak götüreceğiz. Ve bu dereyi kurutmayacağız, yeşil tutacağız. Dolayısıyla derdimiz sadece su götürmek değil, su götürürken ekolojik dengeyi de koruyacağız. Beyaz Su gözeneğin üzerinde su deposu kurup sadece bir gözeneğini alıyoruz. Aşağıda başka gözeler var onlar dereye akıyor. Biz su alırken HES gibi ekolojik dengeyi bozmayacağız. Su alacağımız gözelerden dolayı derenin suyu azalmıyor, öbür gözeleri etkilemiyor. Zaten derede su sürekli akıyor. Bizi eleştirenleri çok haklı görüyorum. Arkadaşların doğaya sahiplenmesini takdirle karşılıyorum ancak olmayan bir şeyi ortaya atıyorlar. Bunu (yani kayyım projesini) hem dinsel hem ekolojik dengeyi bozma şeklinde işlemek doğru değil. Bizim oradaki dengeyi bozma gibi bir niyetimiz yok. Onlar kadar biz de oradaki dengeye sahip çıkıyoruz. Ama işin buradaki boyutunu bilmedikleri için öyle söylüyorlar. Bizi eleştirenlere de doğaya gösterdikleri duyarlılıktan dolayı teşekkür ediyoruz. Vartoluların desteğine ihtiyacımız var. Çünkü biz hiçbir yerden kredi alamadık. Bize destek veren!” diyerek bizimle alay ediyorlar.

HES’in karşı taraftaki Axua Sîpî gözeneklerinden su alması mümkün olmadığı halde, belediye yöneticileri politikacı Demirel gibi politik ajitasyona başvuruyorlar. Doğru olmayan beyanlarda bulunuyorlar. Goşkar Baba’nın son kalan gözeneklerinden son damlalarını da alarak ve 3-4 Km. boyunda yamacı enine 200-300 metre yarmak nasıl “ekolojik dengeyi bozmadan” sağlayacaksınız? Bu doğru değil!.. Tecrübeli ve güzel bir politik dil kullanıyorlar. Siz eleştirseniz de eleştirmeseniz de, karşı çıksanız da çıkmasanız da biz bu projeyi gerçekleştireceğiz demek istiyorlar. Avrupalılar da kendilerinin arkasında oldukları savaşların, katliamların, soykırımların ve ekolojik-kırım politikalarının sonuncunda hep, “kaygıyla karşılıyoruz, haklı eleştirileri anlıyoruz” diyorlar. Aynı şeyleri kendileri yapmaya devam ediyorlar. Bizimkilerin de o hesap. Bu iki yüzlü tavır ve davranışlar, her yerde kendilerini uygar gösteren kapitalizmin neoliberal politik sözcülerinin değişmez karakteridir. Biz bunları anlıyoruz. Bu doğru olmayan argümanlarla bize gelmeyin!

Goşkar Baba dağ silsilesi dibindeki onlarca gözeneklerden fışkıran beyaz su, birkaç Km. aşağıda gözeneklerin bittiği yerde, 'Heniyo Serden' dediğimiz pınarın önünde HES Firması suyun önünü betondan büyük bentle bağlamış, küçük bir göl oluşturmuş, beyaz suyu bir keçinin ya da koyunun geçebileceği büyük borulara koymuş; Goşkar Baba’dan bakınca Yeşil Vadi’nin sağ tarafından Goşkar köylülerin o güzelim arazi ve çayırlar yamacını enine 200-300 metre yara yara, ekolojik dengesini bozup doğayı katlede ede 12-13 km. uzatarak, Kırmancki “Kaban” dediğimiz büyük dik kayalığın üstündeki düzlüğe getirmişler; Sağlıcak köyün “Korte” bölgesindeki tarlaları, çayırları enine 200-300 metre çapında yararak, iki-üç Km. aşağıdaki Goşkar Çayın eski yatağındaki derede yapılan HES santraline boşaltıyorlar, elektrik üretmek için. Çıkan suyu önünü tekrar betondan büyük bentle bağlayıp dev borulara koyuyorlar, bu kez Sağlıcak köyün “Çala” çukur dediğimiz yamaçları enine 200-300 metre yararak yüksek tepelerin üstüne çıkarmışlar, oradan aşağıda Muzuran Köyünde yaptıkları HES Santraline döküyorlar. HES firması Korte ve Çala bölgesinde büyük boruları koymak için açmış oldukları çukurları da doldurmadan öyle bırakmışlar. Yıkıp bozdukları yolları da yapmadan öyle bırakmışlar! HES firması, o bölgelerde tam anlamıyla bir doğa katliamı gerçekleştirmiş! Ne zaman ki birkaç yılda bir fırsat bulup o ekolojik dağ köylerine gitsem, “burada koca bir halk doğasıyla birlikte büyük bir katliamdan geçirilmiş!” diye içim acıyla burkulur. İnsanlar doğaya karşı nasıl böyle canavarlaşmış? Nasıl kıydılar bu güzelim doğaya? Bu güzelim yeşil vadiye? Nasıl kıydılar o güzelim, doyumsuz alabalıklara? Gerçekten insanın içi sızlıyor, aklı almıyor. Goşkar Çayın suyunda hastalıklara şifa olan altın pullu alabalıklar vardı. O şifalı balıklar yüz binlerce belki de milyonlarca yıldır o Goşkar Çayı’nda oynayıp zıhlıyordu. O güzelim altın pullu alabalıklar, kuşlar, kurtlar, arılar ve birçok bitki çeşitleri yok oldu, gitti.

Goşkar Baba’nın ayakları dibinde ‘Heniyo Serden’ dediğimiz pınarın önünde HES Firması suyu kocaman betondan büyük bentle bağlayıp suyu dev borulara koyduğu küçük gölcüğün beton perdesi üzerinden fazlası süzülüp dere yatağında üzgün ve dargın bir şekilde akan küçük bir can suyu akıntısı var. İki Km. aşağıda bu insanlara ve doğaya küsmüş cılız, zayıf suyu besleyen birkaç Axua Sîpî (Beyaz Su) gözenekleri, kurumaya yüz tutmuş Goşkar Çayı’nın imdadına koşuyor. İşte Varto Belediye yöneticilere devletle anlaşarak bu “kuşun, kurdun, kertenkelenin, ayının, yılanın, arının, ağacın, otun ve insanın payına düşen ortak Axua Sîpî can suyuna” gözünü dikmiş! Bu Goşkar Çayı’na dökülen Awa Spi, Varto’ya kadar Goşkar Köyü, Dapak Köyü, Yayıklı Köyü, Taşçı Köyü, Sazlıca Köyü, Ağaçaltı Köyü ve Leylek Köyü’n insanlarını, hayvanlarını, ağaçların, bağ-bahçelerini besleyen can suyudur!
VARTO BELEDİYE‘Sİ ELİNİ ÇEK AXUA SÎPÎ SUYUMUZDAN

Eğer Varto’ya su götürmek istiyorlarsa, başka alternatifler aranmalı. Konuştuğum birçok mühendis ve uzman arkadaşlar en iyi çözümü şu şekilde açıkladılar: Kesinlikle bu son gözeneklerinden su götürülmemeli. Bu, suyu çok azalan yeşil vadinin ölümü olur, kimse bu sorumluluğun altına girmemeli. Goşkar Baba’nın ayakları dibindeki son gözeneklerden, dereyi azbiraz canlandıran son pınarların kaynakları o coğrafyanın ekolojk-sistemidir. Yaşam alanları ekolojik dengenin vazgeçilmez bir parçasıdır. Eğer Varto Belediye yöneticileri müdahale edip son pınarın suyu da alırsa, o yeşil Goşkar deresini, çevresini, hayvanları, bitkileri ve orda yaşayan insanların yaşamını tehlikeye atmış olur! Doğa, sel felaketleriyle, kuraklıkla, depremle ve az kar yağışıyla bunun intikamını alacaktır!”

Yaz aylarında suyu azalan Varto’ya suyu götürmek istiyorlarsa; en iyi çözüm ya Yayıklı köyündeki ikinci HES Santralin altından çıkan suyu, ya da barajdan almaları gerektiğini söylüyorlar. Bu alternatifler varsa neden Axua Sîpî?
Varto Belediye yöneticileri elinizi çekin Axua Sîpî gözeneklerinden!
Çekmezseniz tarih önünde yargılanacaksınız?
Ama ondan önce “biz de sizdeniz” deyip kandırmak istediğiniz halka hesap vereceksiniz!
Dêrsim’de Düzgün Baba’ya, Varto’da Goşkar Baba’ya hesap vereceksiniz!
“Demokratik Toplum Projesi’ni” pratiğe uygulamak isteyen DEM parti merkezine hesap vereceksiniz! DEM Parti Ekoloji Komisyonuna hesap vereceksiniz!
Bu, halkçı bir belediyenin projesi değil, bu doğayı ve insanı planlı bir şekilde katleden katliamcı bir devlet kayyum politikası değil midir?

Neden köylülerin toprakları alelacele kamulaştırıldı? Neden köylülerin HES Firmasını Mahkemeye verme yolları engellendi? Herhalde köylüler de, Avukatlar da, “mahkemeye versek de birçok yerde olduğu gibi mahkeme hiçbir mantıklı gerekçe göstermeden köylüler aleyhine karar verir” diye düşündüler. Köylülerin kafası karışıktı, karıştırdılar. Devlet ve HES firması davayı olup bittiğe getirerek bazı köylüleri ve muhtarları önceden para verdiler. Ayrıca Goşkar ve Dapak köyün muhtarlarına, “HES Santrali faaliyete geçerse sizi orada işe alırız” dediler. Bu köylerin bazı muhtarları hâlâ HES firmasında çalışıyorlar. Bunlar paranın ucunu görünce ne atalarının, dedelerinin köyünü düşündüler, ne de ekolojik dengenin yaratacağı tehlikeyi düşündüler. Normalinde Ege, Marmara ve Akdeniz bölgelerinde bir köyde HES yapılıyorsa o köye 50 yıl ‘parasız elektrik verme anlaşması’ yapıyorlardı. Ve o köylere bir sürü imkanlar sağlıyorlardı. Fakat Goşkar, Dapak ve Muzuran köylülerin bunlardan haberi yoktu. Köy muhtarlarını da küçük paralar karşılığında satın alınınca HES firmasının işi çok kolaylaşmıştı. Tecrübeli HES firması çok kurnazca davranmıştı.

Batı’nın M. Kemal’a ulus-devlet projesini verdikleri döneminde Koçgiri, Bingöl-Amed, Ağrı-Zilan ve Dêrsim’de yerli halkları katliam ve soykırımlardan geçiren devlet, Batı’nın AKP’ye verdiği “Ilımlı İslam Projesi” ile bu kez insan katliamların yanısıra Kürdistan’ın her tarafında yüzlerce HES, onlarca siyasi baraj yaparak doğa katliamına girişip ekolojik-kırım politikalarını yaygınlaştırmışlardır. AKP döneminde Varto ile Muş arasında bir büyük baraj, iki HES yaptılar, Dêrsim’de 4 baraj, 6 HES yapıldı. Doğayı seven ve koruyanlar bu ekolojik-kırıma karşı çıkmalı!

25.06.2025
Azad Ronî